Yerel seçimlerde sandık başı etkisi

Sandıklara 5 gün kala Cumhur İttifakı ve CHP seçmene iki aday havası oluşturacak argümanlarla yöneliyor. "Partinin adayı kazanamayacak sana yakın adayı kazandır yoksa istemediğin bir aday şehrini yönetecek" söylemine dayalı bu kampanyanın amacı ikinci tur etkisi oluşturmak. Elbette 31 Mart yerel seçimlerinde ikinci tur diye bir şey yok. En çok oy alan aday belediye başkanı seçilecek. Ancak İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde başa güreşen AK Parti ve CHP'nin kendi parti oyları adaylarını kazandırmak için yetmiyor. Bu sebeple partiler hem kendi küskün seçmenlerini sandığa götürmek hem de yakın partilerden oy alabilmek için tüm seçmenden önde giden iki adaya odaklanmasını ve ona göre oy vermesini istiyor. Yani küçük partilerin seçmeninde "partin olmazsa kime oy verirsin" sorusu eşliğinde "sandık başı etkisi" oluşturmaya çabalıyor.

Bu etki için sadece sahada adam adama markaj yapılmıyor aynı zamanda kampanyalarda ekonomi, dış politika ve güvenlik gibi makro siyaset konuları da öne çıkıyor. Amaç son haftada hem kararsızları hem de yakın parti seçmenlerini kendine çekerek dip dalga oluşturmak. Burada ikili bir süreç işliyor. Sizin adayınızın yakın seçmenden oy almasını sağlarken rakibinizin aynı şeyi yapmasını da engellemelisiniz. Bir yandan Cumhur İttifakı adayları YRP ve diğer sağ partilerin, CHP adayları ise İYİ Parti ve DEM Parti'nin seçmeninden destek bulmaya çalışıyor. Diğer yandan Cumhur İttifakı İYİ Parti ve DEM Partinin, CHP de YRP seçmeninin kendi adaylarına oy vermesini arzuluyor. Bu da çoklu bir dalgalanma durumu demek. Böylece kampanyalarda başat bir ideolojik ikili ayrışma ortaya çıkmıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kampanyasının merkezine CHP'yi oturtmuş durumda. Eleştirilerini Mayıs 2023 seçimi sonrası CHP'lilerin sağladığı siyasi sermaye üzerinde yürütüyor. Para kuleleri, iç çekişme, 6'lı masanın hezimeti, dağınıklık, sadece laf üretmek ve darbe taraftarlığı gibi konulara vurgu yapıyor. Erdoğan dün Çorum mitinginde CHP'ye karşı en sert cümlelerini kurdu: "Bunların becerebildikleri tek iş, kara paradan kule inşa etmek. Nereden gelip gittiğini açıklayamadıkları dolar, avro balyalarıyla 6-7 kişi kule yapıyorlar. Bu ülkenin ana muhalefet partisi mi yoksa gayri- meşru işler yapan bir 'kartel' mi oldukları belli değil." Türkiye Yüzyılı'nda merkezi idare ve şehirlerin birlikte sinerji üretmesini isteyen Erdoğan, dün Tokat mitinginde ise ülkemizin son on yılda verdiği mücadeleyi dünyadaki diğer ülkelerin veremeyeceğine dikkat çekti. "Yasalar çerçevesinde final seçimim" açıklaması ile birlikte düşünüldüğünde Erdoğan, önümüzdeki dört yılda Türkiye'yi yeni bir sıçramaya taşıyabilmek için seçmenden belediyelerde de Cumhur İttifakı adaylarına oy vermelerini talep ediyor. Bunu geçmişteki icraatına, ülkemiz için verdiği mücadeleye ve kaos çağına giden dünyada büyüyen risklere dayandırıyor: "Türkiye'nin ilkeli ve adil duruşu ile gücünü hazmedemeyenler şu anda pusuda bekliyor. Daha büyük hedeflere gözümüzü dikmişken birileri tökezlememizi bekliyor. Akıl izan sahibi herkes biliyor ki mesele Erdoğan değil, Cumhur ittifakı değil doğrudan Türkiye'dir." Şehirlerimizi depreme hazırlamak da önemli bir tema.