Kadın gibi sür!

"Öndeki sürücü kesin kadın!" Bu lafı taksicilerden ya da erkek sürücülerden kaç kez duyduk kim bilir. Yavaş gidiyorsan, temkinli davranıyorsan ya da herhangi bir sürücü gibi hata yaptıysan, 'Bak kadın sürücü işte' diye anında yaftayı yapıştırıyorlar. Üstelik çekinmeden, yüzümüze yüzümüze yapıyorlar bunu. Yine erkeklerin alanına girmişiz gibi, küçümseyerek, ayar çekerek falan Çünkü hayatın her alanında olduğu gibi trafikte de bir 'kadın vandalizmi' var maalesef.

Tahammülsüzlük, beğenmemezlik had safhada. Kabul ediyorum; kadınlar daha temkinli, daha yavaş olabiliyor otomobil kullanırken ama nedeni var: Sürücü koltuğuna oturmaya, erkeklerden daha geç başlıyorlar. Oysa erkekler daha reşit bile olmadan direksiyonda buluyor kendini. Bazen babanın kucağında, bazen babanın aracını kaçırmak suretiyle. Neyse işte, kadın sürücülere yönelik bu aşağılama cümlesi tersine döndü! Artık 'Kadın Gibi Sür' kampanyası başladı ey erkek milleti! Tamam bizde değil Fransa'da başladı ama eli kulağındadır, bize de gelir yerleşir pek yakında. Hikaye şöyle: Fransa'da trafik kazalarında hayatını kaybeden veya yaralananların haklarını savunan bir dernek başlatmış kampanyayı... Erkeklerin daha iyi sürücü olduğuna dair süregelen 'kadın düşmanı' algıyla mücadele etmek isteyen dernek; "Bu önyargılı düşüncenin hiçbir temeli olmadığını görmek için rakamlara bakmanız yeterli" diyerek karayollarında meydana gelen ölümcül kazaların yüzde 84'üne erkeklerin neden olduğunun altını çizmiş. Başkent Paris'te metro koridorlarında ve internette yürütülen kampanyanın amacı 'erkek sürücüler arasında farkındalık yaratmak, zihniyette ve dolayısıyla davranışta bir değişiklik meydana getirmek'miş. Bence güzel, gideri var. Trafikte deli gibi makas atanlar, hız yapanlar, alkollü araç kullananların çoğu erkek. Emniyet Müdürlüğü rakamları çıkarsın, bu kampanyayı sahiplensin ve bizde de başlatsın lütfen. Böylece kadınlara yüklenmeyi de bırakırlar belki!

strong class"read-more-detail"Haberin Devamı

Gardıropta inzivaya var mısın

Bir karanlıkta inziva hikayesi var malum 1.5 metrelik kutu gibi bir kulübede, aç, susuz, telefonsuz karanlıkta kalıyorsun. Neden yapıyorsun bunu peki Uzmanları çok güzel anlatıyor; arınıyor, içine dönüyorsun, içindeki değeri fark ediyorsun falan filan. Tamam da iki hafta sonra bıraktığın yerdeysen niye vereceksin o parayı Ünlüler yapıyor diye herkes koşa koşa yaptırmaya gidiyor işte. Yahu önce bir bak, sende karşılığı var mı bunun 'Evde denemeyin' derler ya hani, siz deneyin mutlaka. Önce evde deneyin. Perdeleri çekin, ışıkları söndürün, telefonu kapatın, yakınlarınıza da haber verin rahatsız etmesinler, inzivaya çekilin. Bi' bakın bakalım, yapabiliyor musunuz Olmadı, Yasemin Sakallıoğlu'nun sevimli ve manidar inziva videosunu izleyin... Gardıropta inzivaya girmiş kendisi mesela; "Çarşafların arasında 12 saat kaldım, tüm dünya nimetlerinden, egolarımızdan arındık, arada gelip bizi ıslak odunla dövdüler, nasıl iyi geldi" falan diyerek öyle güzel dalgasını geçmiş ki.. Bu işin bendeki karşılığı tam olarak bu! Bazı mizah olayları çok güzel gerçekten.

strong class"read-more-detail"Haberin Devamı

strong class"read-more-detail"Haberin Devamı

Ali Poyrazoğlu

Ali Poyrazoğlu sahnesi müthiş bir hayat dersi...

Sahne deyince eski ustaların yerini kimse tutamaz, net! Onlarca ağzı laf yapan genç yetenek var; izliyoruz, beğeniyoruz, alkışlıyoruz ama eski ustalara bakınca da 'böylesi yok' diyoruz. Sizi bilmem ama bende durum tam böyle. Geçen gün Ali Poyrazoğlu'nu izledim Nişantaşı'nın en havalısı Komedi Kulüp'te ve hislerim tam olarak böyleydi işte. Pek çok tiyatro oyununu izledim, pek çok kez TV programlarımda ağırladım, röportajlar yaptım kendisiyle ama sohbetine asla doyamadım. Ustalığına, enerjisine, anlattıklarına ve birikimine hayranım resmen. İki saat boyunca teklemeden, hata yapmadan, nefessiz konuşmak mesela, nasıl mümkün oluyor o yaşta yahu Ali Poyrazoğlu, Komedi Kulüp sahnesinde Yeşil Kabare günlerini anlatıyor bu kez. Beş parasızken tiyatro kurması, dönemin efsane isimleriyle arkadaşlıkları ve ilişkileri, fırlamalıkları, bütün starları bir bir Yeşil Kabare'ye çıkarması, Zeki Müren'i davet etmesi derken öyle şahane bir dönemi anlatıyor ki, 'vay be' diyorsun. Hayallerinin peşinden gidişi, nasıl başardığı, başarısızlıkları ama hiç yılmaması... Müthiş bir hayat dersi aynı zamanda. O da yetmiyor öyle öğütler veriyor ki, psikologtan çıkmış gibi oluyorsun. Güldürmesi, seyirciye takılmaları ayrı olay zaten. İzlemenizi çok çok tavsiye ederim. Hele yeni yetme stand up'çılar ders niyetine gitsin görsün mutlaka.