Minou ve Kelebek Etkisi...

O bir kahraman. O bir direnişçi. O bir bilim insanı, filolog. O bir siyasetçi. (Milletvekilliği, dışişleri bakan yardımcılığı, cumhurbaşkanlığı adaylığı var kendi ülkesinde.) İnsan hakları savunucusu. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinden vazgeçmeyen bir cesur yürek. O bir kadın. Minou diye anılıyor. Asıl adı: Minerva Josefina Tavarez Mirabal... Bir saat boyunca sohbet ettik... Bugüne dek sayısız işler başarmış ve dünyada kadınlara karşı şiddet mücadelesinin simgesi olmuş bu ufacık tefecik, sımsıcak gülüşlü kadın, adalet ve demokrasiye bağlılığı ve bu uğurda verdiği çabalarla tanınıyor. Yani tek özelliği, Dominik Cumhuriyeti'nin ünlü devrimcisi Minerva Mirabal'ın kızı olması değil... Annesi Minerva, babası Manolo Tavarez , teyzeleri Maria Teresa ve Patria Mirabal, diktatör Rafael Trujillo'yu (1930-1961) deviren devrimci hareketin öncüleriydi. Mirabal Kardeşler bugün ülkenin milli kahramanları... Kız kardeşlerin öldürüldüğü 25 Kasım günü, dünyada kadına karşı şiddeti önleme günü ilan edildi. Zeynep Oral ve Minou Mirabalİstanbul, İzmir ve Ankara'da etkinliklere katılmak üzere çeşitli kadın kuruluşları, belediyeler ve üniversitelerin davetiye ülkemize gelen Minou Mirabal'la sohbetimiz birkaç gün önce yaşadığımız terör olayına taziyelerle başladı. Tepkisi özetle şöyle: "Tarihe baktığımızda terörün hiçbir sorunu halletmediğini ve sadece lanetlendiğini görüyoruz. Şiddetle hiçbir şey çözülmez. Terör bir manifesto olamaz. Bomba ister erkek ister kadın tarafından atılmış olsun, terör de tıpkı savaşlar gibi eril şiddettin, patriarkal gücün, ataerkil davranışın bir parçasıdır. Terör savaşla, totalitarizmle, ayırımcılıkla, diyalog eksikliğiyle, çözümsüzlükle beslenir. Oysa biz kadınlar bütün bu olumsuzlukları olumluya dönüştürebiliriz. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinin bilincinde kadınların politikaya girmesi şart." Minerva Mirabal'in kızı olmasaydı aynı insan olur muydu Annesini ne denli anımsıyor Diktatör Trujiillo şöyle dermiş: "Benim 2 düşmanım var Mirabel Kardeşler ve kilise"... "Annem ve teyzem diktatör tarafından hunharca öldürüldüğünde 4 yaşındaydım. Babam öldürüldüğünde 7 yaşındaydım. Anımsadıklarım ne denli gerçek, ne denli benim kurgum, ne kadarı resimlerden ve düşlerimden kaynaklanıyor bilemem. Her insan kendi koşullarının, olanaklarının ve geçmişinin sonucudur. Geçmişi değiştirmek zor. Ne zaman politikaya başladın diye sorarlar bana. Başlamadım ki hep içindeydim. Ben annemin karnındayken onu tutukladılar... Çok kez tutuklandılar. Kesin bir anım şu. Babam tutuklanınca, annem beni anneanneme götürdü. Askerler onu almaya geldiklerinde avaz avaz ağlıyor ve bacağına sımsıkı sarılmış bırakmıyordum. Annem beni iterek uzaklaştırmak istedi. O korku duygusunu; o itilme, istenmeme duygusu beni kahretti. Bunu güçlü olmak için yaptığını sonradan anlayabilecektim. Beni itti ve askerlere eteğinin altına pantolon giymek istediğini söyledi. Pantolonunu giydi. Öyle ayrıldık. Onu gerçek tanımam ise yıllar sonra babamla mektuplaşmalarını okumamla oldu. Hem çok âşık hem çok güçlü bir kadınmış. "Dün Ka.Der için Nâzım Hikmet Merkezi'nde, bugün İzmir'de Ege Kadın Platformu ve Yaşar Üniversitesi çabalarıyla İzmir Konak Belediyesi Kadın Müzesi'nde, 19 Kasım'da Uçan Süpürge ve EŞİK gibi kurumlar aracılığıyla Ankara Barolar Birliği'nde panellere, konferanslara, akşam ise çevrimiçi buluşmalara katılıyorsunuz. STK'leri nasıl değerlendiriyorsunuz "Önce