Güvensizlik kader olamaz...

Nicedir topluma ve hayata hep o duygu egemen artık: Güvensizlik duygusu. Tamam, geleceğe güvenmeme, iş ve aş bulamama, aç kalma, yersiz yurtsuz, evsiz barksız kalma korkusu... Bunlar, içinde bulunduğumuz ekonomik çöküntünün sonucu. Yüzde 180'e varan enflasyonda başka nasıl olsun ki! Her gün bunlara yenileri ekleniyor: Dün güne deprem güvensizliğiyle uyandık. Hükümetin önerisi "çök- kapan-tutun" yöntemine güvenmemiz bekleniyorsa, biz ölmüşüz demektir. Başka bir hazırlık var mıİstanbul'un kalbine giren terörle; Gaziantep Karkamış'ta 5 yaşındaki Hasan'ı, 22 yaşında öğretmen Ayşenur Alkan'ı hayattan koparan roketle sarsıldık hepimiz. Ama ateş düştüğü yeri yakar! Bütün o cafcaflı sözler uçar gider, geriye sevenlerinin onulmaz acısı kalır. Yine bir terör saldırısı olur mu Sınırları denetlemek yerine, caddedeki bankları, saksıları kaldırmaktan mı medet ummalı Irak ve Suriye'den sonra iç savaş Türkiye'de de patlar mı Geçen ay sayı 36'ydı, önümüzdeki ay erkek şiddeti kaç kadın öldürür Söyleyin, yarın şiddetten arınmış bir toplum, millet olacağımıza dair bir inancınız var mıEN BÜYÜK GÜVENSİZLİK YARGIYAGüvensizlik konusuna yoğunlaşmam, önceki gün Yargıtay kararıyla oldu. Anımsayın 2017 yazında Büyükada'da çeşitli sivil toplum temsilcileri bir eğitim seminerinden alınıp götürülmüşlerdi. Ne teröristlikleri kaldı ne FETÖ, PKK, DHKP-C, daha bir sürü harflerden oluşan örgüt üyelikleri kaldı... Yargıtay, Büyükada davasında insan hakları savunucuları Taner Kılıç, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran'a verilen 2-6 yıl arasında hapis cezalarını oybirliği ile bozdu. Meğer ortada suç muç yokmuş. Bu ne ilk ne de son. Bkz: Ergenekon davası, Türkan Saylan, Osman Kavala, hapisteki generaller ve daha niceleri... Bu ülkede her an herkesin başına her şey gelebilir. Dileyen, dilediğini hapse attırabilir ve bir daha oradan çıkamazsınız duygusunu, biat etmeyen herkesin içine yerleştirdiler. Güven vermeyen hükümetlerin icraatıdır, suçluyla suçsuz arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak!GÜVENSİZLİĞİN KAYNAĞI YALANOtoriter, totaliter rejimlerde güvensizliğin kaynağında yalan yatar. Kimse inanmasa, yalan olduğunu herkes bilse de bu yalanlar sık sık tekrarlanır ki beyinler iyice yıkansın ve hiçbir şeye inanılmasın. Hem zaten yalan söyleyenler, birkaç tekrardan sonra kendi yalanlarını hakikat sanırlar. Ezop söylemişti: "Yalancıya, doğrular da söylense, inanmazlar." Bir gün söylediğinin tersini ertesi gün söylemek; bugün yaptığının tam tersini yarın yapmak da yalancılık türüdür. (Örnekleri, dış ve iç