Aşkta ve balede mükemmellik...

En baştan söylemeliyim: İstanbul Devlet Opera ve Balesi'ne (İDOB) şapka çıkarıyorum, başta topluluğun sanat yönetmeni, müdürü ve sözünü edeceğim iki baleyi sahneye koyan Ayşem Sunal Savaşkurt olmak üzere emeği geçenlerin önünde saygıyla eğiliyorum. Pandemi öncesinden beri izlememiş olduğum İDOB'den şu son on gün içinde klasik balenin iki baş eserini "Don Kişot" ve "La Bayadere"i izleme şansım oldu.(La Bayadere) MUTLU BULUŞMA Anımsatayım: Bu iki eser de 19. yüzyılda iki muhteşem insanın buluşmasından kaynaklanıyor. Biri Ludwig Minkus (Viyana, 1826-1917) besteci ve keman virtüözü; öteki Marius Petipa (Marsilya 1818 - Kırım 1910) gelmiş geçmiş en yüce koreograf... Buluşma, rastlantılar kadar, bilinçli seçimlerle de St. Petersburg'da Rusya İmparatorluk Tiyatro-Opera-Balesinde gerçekleşti. Bu buluşmadan dünya klasik bale repertuvarı çok şey kazandı: yaratıcılık, düş gücü, felsefi derinlik, çok renklilik, farklı kültürlere açılım, melodi zenginliği, unutulmaz tınılar ve biçemler, edebiyatla kucaklaşma, farklı sanat dalları arasında bütünlük... Avusturyalı besteciyle, Fransız koreografın Rus İmparatorluk Tiyatrosu'nun sonsuz olanaklarıyla gelişen ortak yaratıcı çalışmalarının ilki ve adlarını dünyaya duyuracak olanı "Don Kişot"tu. (Hâlâ, "en popüler" diye tanımlanır.) Sonuncusu ise "La Bayadere"di. (Hâlâ "en zor olanı" diye bilinir.) Bunlar arasında klasik bale repertuvarında baş tacı edilmiş birçok eser var. Dönelim İstanbul'a.(Don Kişot)GÖRKEMİ SİNDİREBİLMEK Cervantes'in ölümsüz eseri "Don Kişot"un başkişisi, evrensel, simgesel, felsefi bir anlam taşısa da bale eserindeki anlatı, başkişinin hakkaniyetini ve aşkın yüceliğini vurgular. "La Bayadere" (Tapınak Dansçısı) ise Hint destanı "Şakuntala" ve Goethe'nin bir baladından kaynaklanıyor. Aşk, ihanet, kıskançlık, kutsallık, intikam, iktidar temaları çevresinde gelişse de aşkın ölümsüzlüğü vurgulanıyor. Her iki eserde de yerel renkler ve özellikler (birinde İspanya, diğerinde Hindistan) klişelere sapmadan, folkloru çağrıştırmadan ön plana çıkıyor. İkisi de çok görkemli. Kimi zaman sahnedeki görkem, göz boyar ya da izleyiciyi balenin özünden koparır, dansçıların önüne geçer. Burada söz konusu değil. Sahnedeki bu görkem çok dengeli. Net, tertemiz, keskin hatları olan, açık seçik bir sahneleme. Bunun için ikisinin de sahneye koyucusu ve düzenleyicisi A.S. Savaşkurt'u ve tüm yaratıcı kadroyu kutlamak