Bade'l Harabü'l Gazze

Bade'l Harabü'l Basra... Malumunuz bu bir deyim. Moğolların Basra'yı tahrip edip taş üstünde taş bırakmadıkları vakit, halkın ne yapabiliriz diye bir alime akıl danışmaya geldiklerinde verdiği ibretli bir cevaptır.

İş işten geçtikten sonra anlamına gelir.

Bugün aynı deyim Gazze için kullanılsa yeridir.

Gazze'nin cenazesini bile kaldırmaya gücü olmayanların ateşkes çabalarına karşı verilecek cevaptır.

Uyuyan, korkan, yangına bir kova su taşıyamayan güya İslam ülkelerinin acizliğine, yürek yakan bir sitemdir.

Halkın, milletlerin reaksiyonu kadar bile yaptırım yapamayan gayri muktedirlerin zaaflarına teessüf ifadesidir.

Milletlerin uyandığı, gayri müslimlerin insafa geldiği toplulukların her gün bir başka çıkışla bu imhayı lanetleyen sivil hareketlerinden bile utanmayan yüzlerine tarihten bir şamardır.

Hiç kimse kusura bakmasın, ben ajitasyon yapılan paylaşımlardan da usandım.

Yazık bize bir şey yapamıyoruz diyen onbinlerce paylaşımların manasızlığından artık fenalık geliyor.

Ya da şova dönüşen tavana bir şeyler yapıştırma gösterilerinden...

Sanki bir can kurtarabilecekmiş gibi, sanki yaraya merhem olabilecekmiş gibi...

Sivil eylemler protestodur ve vicdanları harekete geçirir.

Ama siviller devletin eksiğini kendi üzerine almak mükellefiyetinde olmadığı gibi, devletleri yaptırıma sevk etme gücü ve hakkını elinde bulundurur.

Yapamayana söylemek yerine, biz yapamıyoruz demenin manasız edebiyatından gerçekten yoruldum.

Babasının gösteremediği iradenin acziyetini kendi üstlenmiş de kendi kendini döven biçare çocuğun sızlanmasıdır görülen manzara.

Sadre şifa kanı durduran, kestirip atan, çözüm odaklı olan devlet başkanlarının insiyatifidir.

İsrail'e öfke kadar 57 İslam devletleri başkanına icraat baskısı yapılmalı ve savaşı bitirecek, ateşi söndürecek, diplomatik bütün araçları devreye koymaları için ses yükseltmek lazımdır. Lübnanlı şarkıcının sesinden, çağrısından daha gürdür inanın bu ses.

Ama cihat, gayret devletlerin işidir. Ağlamak, hicran, dua, millete mücahade devletlere aittir.

Tarih hep iyileri yazmaz. Acizliği de silinmez harflerle kaydeder. Gırnata'da olduğu gibi...

Bu ibretli hadiseyi buraya bırakıyorum:

700 yıllık Endülüs hakimiyetinin sonunu getiren işte bu korkaklık ve acziyettir.

Gırnata emirliğinin son sultanı Ebu Abdullah (12. Muhammed) şehrin anahtarlarını savaşmadan İspanyol kral ve kraliçesine teslim ettikten sonra, artık bu şehirde kalamayacağını anlamış ve maruz kaldıkları baskılar sonucu şehri terk etmek zorunda kalmıştır. 1 milyon Müslüman, bu korkaklık sonucu katledildi.