Hesap sormayı bırak da vicdan muhasebesi yap!

CHP'nin 'Milli Şefi' İsmet İnönü, 2. Dünya Savaşı'nın Türkiye ekonomisine yönelik olumsuz etkisini azaltmak amacıyla 26 Ocak 1940'ta 'Milli Koruma Kanunu'nu çıkararak, ekonomik ve sosyal yaşamla ilgili sıkıyönetim ilan etti. Daha sonra ilgili kanunun 9. maddesi üzerinden 26 Şubat 1940'ta kabul edilen "Ereğli Kömür Havzası'ndaki İstihsalatın Artırılması İçin Ücretli İş Mükellefiyeti Tesisi Hakkındaki Kararnamesi" ile 15-65 yaş arası fakirler zorla madenlere tıktı. Askere alınan gençlerin boşluğunu ise kadınlarla doldurdu. Varlık Vergisi kapsamında yapılan düzenlemeyle, çoğunluğu "Milletin Efendisir" diye gazlanan köylülerden oluşan binlerce yoksul insan, tahakkuk eden vergilerini madenlerde çalışarak, bedenleriyle ödemek zorunda bırakıldı.. 27 Şubat 1940 ile 1 Eylül 1947'ye kadar "mükellefiyeti' adı altında uygulanan bu dayatma ile sadece Ereğli Kömür Havzası'nda yaklaşık 60 bin kişi zorla madenlerde çalıştırıldı. Güvenlik tedbirlerinin esamisinin okunmadığı, sağlık, barınma ve beslenme koşullarının sefaletle yarıştığı bu ilkel şartlarda ve kazma kürek tutamayacak halde madenlere sokulan bu garibanların 601 tanesinin ölümü, kayıtlara "iş kazası" olarak geçti. Açlık ve hastalıktan kaç kişinin öldüğü ise bir muamma olarak tarihe geçti. Yaşanan zulmü 'Son Mükellefler' adıyla kitaplaştıran Murat Kara'nın görüştüğü dönemin tanığı Şaban Kalmaz bu durumu, "Bir işçinin annesi, babası dahi ölse izin yoktu" sözleriyle özetlemişti. Türkiye kömür madenciliğinin en büyük facialarından biri de 3 Mart 1992'de, Zonguldak Kozlu'da bulunan taşkömürü madeninde yaşandı. Grizu patlaması sebebiyle