Medyatik kolonyalizm: Dünya böyle zulüm görmedi!

Dünyanın tadı kaçtı Kıyamete sürükleniyor insanlık topyekûnCehennemine koşuyor güle oynaya bütün dünyaAma hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşıyor insanlarBir tarafta, cehennemi yaşayan insanlar dünyanın dört bir tarafında Öbür tarafta, hiçbir şey olmamış gibi hedonizmin peşinde koşan insancıklarÇürümenin dibini görüyor insanlıkDekadansınTefessühün yani.Dekadansla dans ediyor dünyaAslında dünya dediğime bakmayın Aynı ülkelerde farklı dünyalardan sözediyorum: Sırt sırta yaşayan ama birbirine değemeyen dünyalardan... İnsan müsveddelerinden Zavallılardan Acınası varlıklardanDünyanın latinamerika-lılaştırıması olarak tarif ettiğim sürece girdi bütün dünya: Aşağıdakiler ve yukarıdakiler Yoksullar, çaresiz insanlar ve çalarak, çırparak zenginliğin ve hedonizmin dibini bulan ruhsuzlar! İnsanın da, insanlığın da bittiği yerdir insanın insana karşı, insanların birbirlerinin acılarına karşı duyarsızlaşmasıBöyle olmayabilirdi.Nasıl böyle olmayabilirdi, sorusunun cevabını verebilecek minik bir anekdotla devam edeyim yazıya"REYTİNGİN CANI CEHENNEME!"Hayatımızın tadının, tuzunun nasıl bozulduğunu, nereden nereye savrulduğumuzu gösteren özel bir anekdot buTV5'i kurduğumuzda "Reytingin canı cehenneme!" demiştim verdiğim bir röportajda. O röportaj çok konuşulmuştu o vakitler.Derdimiz medyada, televizyonda neredeyse hiç olmadığımız için adam yetiştirmekti öncelikle. Sonra da dil kurabilmek ve söylenecek sözü söyleyebilmekti. Ekonomik sıkıntılarla boğuştuğumuz için nefesimiz yettiği kadar yeni formatlar geliştirmeye, televizyon dilini dönüştürmeye çalıştık, söyleyeceğimiz sözü söylemeye gayret ettik ama kesin olan bir şey vardı: Ekonomik sıkıntılarımız diz boyuydu fakat ülkenin önünü açacak hakikat yolculuğuna başkoymuştuk, inancımızdan aslâ vazgeçmemiştik, vazgeçecek insanlar değildik: O yüzden televizyonda o zor şartlar altında, diriltici bir ruh yeşerttik ve adam yetiştirdik2003 yılında kurmuştuk televizyonu. Şimdi geriye dönüp baktığımda bugün televizyonda, sinemada bir şeyler yapan pek çok parlak ismin hatta bir sinemacılar ve televizyoncular neslinin oradan yetiştiğini görüyorum, hamdolsun.Bütün toplantılarımız, ders havasında geçerdi: Bendeniz ruh yeşertmeye ve insan yetiştirmeye odaklanmıştım çünkü: Sadece teknik eleman değil, kameraya ruh üfleyecek, kamerayı dönüştürecek öncü insanların yetişmesine kilitlenmiştim.O yüzden reytingin ayartısına kapılmak yerine reytingi tekmeleyerek yayın yapan nadir televizyon kanallarından biri olarak tarihe geçmişti kuruluş yıllarında TV5!TELEVİZYONLARIN "SEÇİM"İ!Türkiye, seçimlere kilitlendi, sabah akşam seçimleri konuşuyor, seçimlerle yatıp kalkıyor Televizyonlar kadar gerçeklerden kopuk ortamlar olmasa gerek: Pardon, cümleyi düzeltiyorum: Türkiye'deki televizyonlar kadar gerçeklerden kopuk ortamlar çok az ülkede vardır! Karikatürü olan, ticarî televizyonculuğun anayurdu Amerikan güruh televizyon-ları'ndan farkı kalmadı televizyon-larımızın: Reyting uğruna insanları ekrana kilitliyor, en sığ, en yüzeysel konuları ayartıcı bir dille ekranlara taşıyorlar!Görünüşte hayat pahalılığını, ekonomik krizi, geçim sıkıntısını gündemlerine alıyorlar ama bu konularla ilgili hiçbir dişe dokunur bir şey konuşmama başarısı göstererek, müthiş gerilimli, ayartıcı bir ortamda bitiyor neredeyse bütün programlarGerçekte, gerçeği, hakikati öldürüyor televizyonlar, "political animal" olarak görülebilecek, "car car car konuşan" sadece politika konuşan; sadece kendi partisini kutsayan, diğerlerini aşağılayan; kendi tarafını yücelten, diğer tarafları yerin dibine batıran tuhaf, hastalıklı, kavga etmekten, birbirlerinin sözünü kesmekten, bağırıp çağırmaktan başka bir şey bilmeyen tipleri sürekli olarak ekranlara çıkararak!Televizyon, size gerçeği sunmaz, kurgulanmış görüntüyü "gerçek" diye sunar. Sosyal medyadan sözetme gereği