Hem kendi'mizle hem de Batı'yla yüzleşmeden aslâ!

Önce sarsıcı bir tespitle başlayayım yazıya: Fırtınalı bir denizin ortasında pusulasını yitirmiş, yönünü-yörüngesini bulmaya ve ruhunu kurtarmaya çalışan bir geminin yolcularıyız ve bu "gemi"nin kaptanı "biz" değiliz.O yüzden Türkiye hem kendi'yle, kendi ruh kökleriyle, kendi tarihî tecrübesiyle hem de Batı'yla yüzleşmeden bir arpa boyu yol alamaz.Hiçbir toplum başka toplumları veya medeniyetleri taklit ederek tarih yapamaz; hatta tarihte bile kalamaz.Kuşakları aşağılık kompleksiyle malul, sığ, ezberci ve hedonist çıkmaz sokaklara sürüklenen, postmodern küresel popüler kültürün ve ayartıcı, hiçleştirici zihin kalıplarının kölesi hâline gelen bir toplumun çocukları, bırakınız dünyaya bir şey verebilmelerini, varlıklarını bile sürdüremezler.SİMÜLATİF VE KONJONKTÜREL'İN AYARTICILIĞITürkiye'nin en temel sorunu sığlıktır: Bütün kesimler birbirlerine karşı inanılmaz bir husûmet ve nefretle yaklaşıyor!Her kesim kendisini ve kendi yerini koruma savaşı veriyor. Hak, hukuk, adalet, kardeşlik, dayanışma, paylaşma, acıda ve kederde bütünleşme, sevinçte ve kıvançta birlik olma, birlikte coşma hasletleri buharlaşıyor, yok oluyor hızlaTürkiye'deki temel sorunun ezberler, sığlık, önyargılar olması kaçınılmaz, o yüzden.Çünkü bizim Batıyla ilişkimiz de, İslâm'la (yani kendi ruh köklerimizle) ilişkimiz de simülatif ve konjonktürel!Simülatif yani sığ, sahte ve yüzeysel.Konjonktürel yani esen rüzgârlara göre şekil alıyor.O yüzden Batılılaşma sorunu ile yüzleşemedik biz.O yüzden Müslümanlığımızın kalitesini konuşmadık, tartışmadık hiçbir zaman.SIĞLIK VE SOSYAL MÜHENDİSLİK PROJESİ BU ÜLKEYİ YOK EDECEKÜlkede yaşanan şey Batılılaşma değil, Nilüfer Gölenin yıllar önce yaptığı öncü çalışmada tespit ettiği üzere, "sosyal mühendislik projesi"ydi. Uygarlaşma, laikleşme, Batılılaşma, çağdaşlaşma denen projelerin hiçbirinin reel karşılığı yoktu; tepeden mühendislik projesi olarak dayatılmaya çalışılmıştı.Bunun için de eğitim kurumları laikleştirildi, zihinleri sömürgeleştirici ürpertici bir sosyal ve kültürel mühendislik projesi harekete geçirildi.Hedef, iddia edildiği gibi çağdaşlaşmak mıydı; yoksa İslâm'la ilişkileri koparmak, kesip atmak mıHarf devrimi de, dil devrimi de, hukuk devrimi de, eğitim devrimleri de bu ülkenin çocuklarının medeniyet iddialarını yitirmelerine ve tarih bilincini kaybetmelerine yol açtı: Yaşanan şey, Tanpınar'ın yerinde tanımlamasıyla "kültürel inkâr"dı. Radikal bir kültürel inkâr, üstelik de. Tarihi önüne katıp sürükleyen bir aktör'den, başkalarının yaptığı tarihin önünde sürüklenen bir figürana dönüşmüş, esen rüzgârların önünde sürüklenip duruyordu TürkiyeLaik Türkiye'nin öncü kadrolarını yetiştiren Kadro dergisinin ve hareketinin kurucusu Şevket Süreyya Aydemir son kitaplarından birinde, İnkilap ve Kadro başlıklı kitabında, yapılan yıkımı açıkça itiraf ediyordu: Her şeyi yıktık ama yerine hiçbir şey yapamadık, diyordu açık açıkBu durum kaçınılmazdı, bütün kültürel inkâr