Yargı değil, adalet yükselmeli

Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi...

Yargımız yüksele yüksele öyle bir noktaya geldi ki, iş "Hangimiz daha yükseğiz" kavgasına dönüştü.

Ya adalet!

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay'ın 150. Yılı Sempozyumu'nda çok önemli bir cümle sarf etmişti.

Dediği şuydu;

"Eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hâle gelmişse oradaki yargı sisteminde sorun var demektir."

Nitekim var...

Mesela 'en yüksek yargı organı' denilen Anayasa Mahkemesi'nin toplum vicdanını yaralayan kararları.

Hangi birini sayalım

AYM'nin, MİT tırları ihanetine imza atan, kaçtığı Almanya'dan Türkiye düşmanlığını sürdüren Can Dündar'ı, henüz mahkeme süreci tamamlanmadığı hâlde 'hak ihlali' gerekçesiyle serbest bıraktırdığını ve kaçmasına sebep olduğunu hatırlıyor muyuz

Ya bu karar görüşülürken bir AYM üyesinin "Kendimizi mahkeme yerine koyarak karar veremeyiz. Yargılama devam ediyor. Henüz iddianame bile okunmadı" dediği hâlde, Başkan Zühtü Aslan'ın "Bu işi bugün bitirmeliyiz, bugün karar vermeliyiz" dediğini!

Hepsi yedi yıl önceki o duruşmanın hemen akabinde yazıldı çizildi, yalanlayan da olmadı.

Hatta Zühtü Aslan'ın, daha sonra Can Dündar'ın tahliyesi için rapor yazan hâkimi AYM Genel Sekreterliği ile ödüllendirdiği ortaya çıktı, bu da gündemin gürültüsünde kayboldu gitti.

Sonra n'oldu

Can Dündar kaçtı, üç yıl sonra 'silahlı terör örgütüne üye olma, siyasi ve askerî casusluk' suçlarından toplam 27 yıl, 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ama artık ne fayda!

Hafızamızı tazelemeye devam edelim.

'Barış Bildirisi' adı altında terör örgütü PKK'ya destek veren akademisyenler vardı malum...

Alenen terör propagandası yapıp, devlete 'katil' diyorlardı.

Yargılanıp, ceza alınca hemen AYM'ye koştular.

Başkan Aslan'ın 'ağır basan' oyuyla onlara da 'hak ihlali' kararı verildi.

Yetmedi, üstüne bir de tazminat ödenmesine hükmedildi!

Bitti mi

Elbette hayır.

-FETÖ'den 26 yıl hapis cezası alan bir mahrem imam, cezaevinde işkence gördüğü gerekçesiyle AYM'ye başvurdu. Anayasa Mahkemesi, hiçbir delil olmamasına rağmen, FETÖ üyesine 50 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.

-Aynı şekilde eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın başvurularında da 'hak ihlali' kararı alıp, tazminata hükmetti.

-İnönü Üniversitesi'nde terör örgütü PKK'nın İmralı'da tutuklu elebaşı için 'önderimiz' sloganı atan kişiye verilen cezayı 'ifade özgürlüğünün ihlali' sayıp tazminat kararı aldı.

-Ortaklık veya yönetim kurulunda terör örgütleriyle iltisaklı kişilerin bulunduğu medya kuruluşlarının lisans başvurularının reddedilmesi kuralını iptal etti.

-Kamuya personel alımında güvenlik soruşturulmasının kaldırılmasına karar verdi...

Görüyor musunuz yüce mahkememizin aldığı kararları.

2007 cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 garabeti uydurmalarını, o güne kadar olmayan bir şartı ortaya koyarak, vesayetin odağında nasıl bir görev ifa ettiklerini hatırlatmıyorum bile.

Sırf bu yüzden 2010 Anayasa değişikliği reformu yapıldı güya ama, AYM yine aynı AYM.

Anayasa Mahkememiz şimdi de Gezi darbe girişimi hükümlüsü Can Atalay için aldığı 'hak ihlali' kararı ve Yargıtay 3. Dairesi'nin, buna karşı yaptığı sert çıkışla gündemle.

VE SABIR TAŞTI!

Mevzuyu takip etmeyene anlatayım; Can Atalay'ın, Osman Kavala ve üç sanıkla birlikte yargılandığı Gezi davasında aldığı 18 yıl hapis cezası 28 Eylül'de Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce onanmıştı.

Problem şu ki; Nisan 2022'den bu yana cezaevinde tutuklu bulunan Atalay, bazı partilerin her seçimde bazı isimleri 'dokunulmazlık' zırhıyla kurtarmaya çalıştığı gibi, onamadan dört ay önceki 14 Mayıs seçimlerinde TİP'ten aday gösterilmiş ve hakkındaki karar henüz kesinleşmediği için, seçimde Hatay'dan milletvekili seçilmişti.

Başta CHP, TİP ve HEDEP gibi partiler Atalay'ın serbest bırakılmasını, yemin ederek TBMM'de göreve başlamasını savunurken, öte taraftan da AYM'ye 'hak ihlali' başvurusu yapıldı.

Ve AYM, her zamanki gibi tartışmalı bir karara imza atarak, Atalay için de 'hak ihlali var, bırakılmalı' dedi.

Bu kararın ardından, ilk defa Yargıtay'dan hiç beklenmedik bir hamle geldi.

Cezaları onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TBMM'ye gönderdiği yazıyla Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesini talep ederken, yetkisini aştığı gerekçesiyle ihlal kararı alan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Hukuki tartışmanın kilitlendiği noktada, AYM kararını haklı bulanlar 'milletvekili dokunulmazlığını öngören' anayasanın 83. maddesine dikkat çekerken, Yargıtay'ın çıkışını destekleyenler, 14. maddeye dikkat çekiyor.

14. maddede "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz" deniyor.

Can Atalay'ın hüküm giydiği suç neydi;

-Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs.

Bu durumu hiç dikkate almadan sadece 'dokunulmazlıktan yararlanma hakkı ihlal ediliyor' diyen Anayasa Mahkemesi, elbette tartışma konusu olur.

AYM üyelerinin yargılanması ise Yüce Divan'la mümkün olacağından, Yüce Divan'ı da yine AYM üyeleri oluşturduğundan bu mümkün değil elbet.