Dünya felakete giderken

Kısa bir yaz molasının ardından yeniden merhaba. Önümüzde hayli gergin ve yoğun geçecek bir yıl var. 2023 Haziran'ında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi, sadece Türkiye'nin istikbalini etkilemeyecek, başta bölgemiz olmak üzere, dünya siyaseti için de önemli bir eşik olacak. Ne demeye çalıştığımızı anlamak için, özellikle 2010'dan bu yana olan biteni iyi okumak gerek. Doğu Akdeniz'i kuşatan Arap Baharı o yıl başlamıştı mesela! Türk siyasetini kuşatan kaset operasyonları da aynı döneme rastlamaktaydı! 2011 seçimlerini hatırlayın Son defa Başbakan seçilen Recep Tayyip Erdoğan, 2023'e hazırlığın ilk mesajını, Türkiye'de 34 sene sonra ilk kez "erken" yapılmayan o seçimde vermişti. Güvenlik ve ekonomi odaklı büyük adımlar da bu dönem geldi. FETÖ, ilk defa AK Parti milletvekili listelerinden bizzat Erdoğan tarafından temizlendi. Sızan beş "tuzluk" da bir yıl sonraki dershane geriliminde ayıklandı. Büyük FETÖ temizliği böyle başladı -ki 2013 sonrası ayyuka çıkan çatışmanın ardından olanları biliyorsunuz. Aynı şekilde PKK terörünü bitirmek için kritik hamleler de bu süreçte atıldı. Çözüm süreci ile PKK'ya silah bıraktırma denendi, olmadı. Ama bu sürecin yararı şu oldu; Kürt milliyetçiliği ile örgütü destekleyen halk, devletin iyi niyetini, terör örgütünün gerçek yüzünü gördü. Bu sayede, 2015'te başlayan kesintisiz ve etkili mücadelede, Kürt kökenli vatandaşlarımız büyük çoğunlukla devletin yanında durdu. Savunma sanayiinde can kurtaran Kirpi'lerin üretimi yine bu dönem başarıldı. Millî tank projesi bu süreçte start aldı. Bugün gurur duyduğumuz İHA, SİHA projelerinin temelleri o dönem atıldı. Kalekolların yapımı, dağı taşı 24 saat gözetleyen ve gerektiğinde otomatik imha eden kamera-silah sistemleri bu aralıkta hazırlandı. Erdoğansız AK Parti projesinde muvaffak olamayan, AK Parti'den ayıklanınca muhalefete entegre edilen FETÖ, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de umduğunu bulamadı. Erdoğan, ilk defa halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı oldu, Başbakanlığa Ahmet Davutoğlu oturdu. Hem PKK, hem FETÖ bu defa umudunu, 7 Haziran 2015'te yapılacak hükûmet seçimlerine bağladı. Sonuç, Türkiye için kaos oldu. Davutoğlu genel başkanlığındaki AK Parti, tek başına hükûmet kuracak oya erişemedi. PKK, kaostan istifade çözüm sürecini bozdu, silahlı ve bombalı saldırılar yeniden başladı. Hatta daha da ileri gitti, "özerklik" adı altında açıkça Türkiye'yi böldüğünü ilan etti. Özellikle 2012 sonrası FETÖ ile iş birliğini hiçbir şekilde gizleme ihtiyacı duymayan, PKK'nın fiilen Türkiye'yi bölmeye kalkıştığı ayaklanmada, güvenlik güçlerinin karşısında durmaktan asla çekinmeyen Kemal Kılıçdaroğlu CHP'si ise HDP ile birlikte koalisyonu zorladı. Şunu çok iyi biliyoruz ki, "istikşafi" görüşmelerde Davutoğlu da bu CHP ile koalisyona sıcak bakıyordu! Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sağlam duruşu sayesinde 1 Kasım 2015'te yeniden sandığa gitti ve istikrar sağlandı. Böylece, ülkeyi felakete sürükleyecek bir koalisyon hükûmetinin kurulması önlendi. İşte bugün "altılı masa" olarak bildiğimiz, aslında HDP'nin de içinde bulunduğu "altılı maşa" ittifakının Erdoğan'a olan öfkesi ve nefretinin altyapısı o günlerde oluştu. Erdoğan da bu hazin tabloyu gördükten sonra Davutoğlu ile yolları ayırdı. 793 asker ve polisimizin yanı sıra yüzlerce sivil vatandaşımızın hayatına mal olan alçak "özerklik" kalkışmasından bir yıl sonra bu defa FETÖ ülkemizi işgale girişti. Türkiye 15 Temmuz'daki bu büyük ihaneti de kahramanlıkla savuşturdu. Dikkat edin, "altılı maşa"nın başını çekenler hiçbir şekilde ülkemizi bölmeyi ve işgal etmeyi amaçlayan bu saldırıların üzerinde durmaz. 15 Temmuz kahramanı Ömer Halisdemir'i ağzına almaz, hatta ananları "Gün gelir hesap verirsiniz" diye tehdit eder. PKK'nın 22 il ve ilçemizi fiilen işgal ettiği 2015 yılında, bölücülüğün siyasi baş aktörü olan Selahattin Demirtaş'a sahip çıkmaktan ise asla vazgeçmez. Gezi'ye sahip çıkmalarını, FETÖ'nün darbe girişimlerini aklamaya çalışmalarını saymıyorum bile. İşte, 2012'den itibaren somut adımlarını görmeye başladığımız iç güvenlik mücadelemizin ana hatları böyleydi. "İç güvenlik" dediğime bakmayın, bunlar aynı zamanda "dış güvenlik",