Dangalak...

Raviyanı ahbar (rivayet edenler) şöyle rivayet eder ki, memleketin birinde mi, yoksa dünyanın herhangi bir yerinde mi, her ne zaman ve her nerde ise gayetle utanmaz ve arlanmaz ve tabiatı fevkalade madrabaz ve zekası son derece kıt ve akıldan sakat ve fakat, kurnaz mı kurnaz ve lafları dillidüdük ve kendisi hödük oğlu hödük nam-ü şan (adı sanı) ve makam-ı Zişan (pek onurlu, pek şerefli görev), pek çok madalya ve nişan sahibi ve zihnen perişan ve gayetle abuk sabuk konuşan ve akım der iken okum diyen öyle bir dangalak (TDK: Akılsız düşüncesiz) ve daltaban (yalınayak) ve dalkılıç (kılıcını çekmiş) ve dal yaprak (bunu bilirsiniz) idi ki tarifi ve vasfı (niteliği) mümkün değil idi.Daima pür hiddet (hep öfkeli) ve daima pür şiddet ve daima pür azamet (çok yüce), her zaman zart zurt ile şart şurt ile iş görür idi.Hikmetinden (akıl ermeyen neden) sual olunmaz, Cenab-ı Mevlam her daim böylelerine yürü ya kulum dediğinden, buna dahi yürrüüü deyu buyurmuş, haşa huzurdan bu sayın Dangalak da öyle bir yürümüş, öyle bir yürümüş idi ki tutana aşk olsun ve en öne ve en ileriye geçmiş ve başköşeye kurulmuş idi.Sultan Palamut'un saltanatında, inim inim inlerken halk zorbalığın altında, Sultan Palamut sarayında, astığı astık, kestiği kestik o zamanlar bir de Ozan vardı, başı her zaman dik, ne ezilir büzülürdü, ne eğilir bükülürdü! Zorbanın karşısında dimdik...Topladı bir araya bütün pürefüsürlerini (profesörlerini) ülkenin ve şöyle seslendi onlara:"Nerde yeşerse bir umut, tankla, panzerle bastırmadım mı Vatan sathını dikensiz gül bahçesi ve dikenli tel tarlası yapmak için korku fırtınaları estirmedim mi Öyleyse düğmelerinizi ilikleyin! Ve beni iyi dinleyin. Bulmalısınız ki öyle bir teknik, o dik başlı Ozan, sonunda düşmeli yenik! Huzuruma girerken başını eğmeli. İşte böyle, sizler gibi başı yere değmeli. Size 40 gün izin, yiyin için bulun..."Pürefüsürleri şahane bir baş eğme modeli bulur yiyip içtikleri 40 günün sonunda. Sarayın kapısı yerle yeksan alçaltılacak, Sultan Palamut'un tahtı da göğe doğru yükseltilecek. Dik başlı Ozan kapıdan girdiğinde mecburen yerlere kadar eğilecektir!Tutuklayıp Ozan'ı getirirler saraya. Ozan kapıyı görünce durumu anlar tabi. Anlar ve kıçını döner kapıya öyle girer salona!Bizim Palamut'un beti benzi atmışken, kıçıyla saraya giren Ozan, dik başını daha da dikleştirip şunları der:"Kıçımla verdimse reverans, bağışlayınız beni ekselans... Çünkü bir Hazret-i Dangalak, zorla ve hilleyle geçmişse başa, kıçıyla selam vermek düşer her onurlu yurttaşa!"Ey benim koyun gibi mazlum, kuzu gibi masum yurttaşlarım! Ey bükemediği eli öpen, ey etek öpmekle etekleri aşınmayan yurttaşlarım! Bir üsttekine kuzu, bir alttakine canavar kesilen yurttaşlarım!Her masaldan alınmalı bir ders, ne yapalım ki kimileri dersi,