Fatma Girik

Sana hasret sana vurgun gönlümüzNeredesin mavi gözlüm nerdeKurban olam yürüdüğün yollaraUyan bak bizim hallaraBir daha gel Samsun'danBir daha gel Samsun'danSarı saçlı mavi gözlümNeredesin nerdeAşık Mahzuni Şerif'in yazdığı, Selda Bağcan'ın söylediği bu şarkı, benim ve benim gibi düşünenlerin özlemini öyle güzel anlatıyor ki... Dinlerken hep gözlerim nemleniyor, yüreğimin çarpıntısı artıyor.Bu yaşıma geldim, halen bu heyecanı hissediyorum.Bir bu kadar daha yaşasam, yüreğimdeki bu çarpıntı, Atatürk ve Cumhuriyet aşkım devam edecek, biliyorum.Sık sık düşünüyorum, Atatürk olmasaydı halimiz ne olurdu diye.Bazen gülemiyorum, uyuyamıyorum, karanlığa gömülüyorum, sonra kafamı kaldırıp, denizin uçsuz maviliğine bakıyorum, Atatürk de bana bakıyor, masmavi gözleriyle gülümsüyor, "yanınızdayım" diyor, rahatlıyorum, nefes alabiliyorum.O hep yanımızda olacak.Hep bizimle olmaya devam edecek.Bir kadın olarak, Atatürk benim vazgeçilmezim, Atatürk'ün bana verdiği haklardan vazgeçmem, kimselere vermem.Atatürk benim anam babam, arkadaşım, sevgilim, canım, ciğerim.O benim gözüm.Demokrasim.Bayrağım.Yurdum.Ülkem.Her şeyim O benim.Olmazsa olmazım.19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim, olmazsa olmazım.Ben bir Atatürk çocuğuyum.İçimdeki çocuk asla ölmedi.Bize emanet edilenleri nefes aldıkça kalbimde taşıyıp, kutlayacağım.Fatma Girik bu.Onun sözleri.Sadece fiziği değil, ruhu da güzeldi.Cumhuriyet kadınıydı.Ayhan Işık, Sadri Alışık, Kartal Tibet, Ediz Hun, İzzet Günay, Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın, Orhan Günşıray, Fikret Hakan, Ekrem Bora, Muzaffer Tema, Tarık Akan gibi jönlerimizin "Jön Türk kadını"ydı.Sadece rol yapmadı...Laik, özgür, eşitlikçi, yurtsever, mahalle baskısına pabuç bırakmayan karakteriyle "rol model" oldu.Kah köylü bacı, kah şımarık zengin kızıydı, sokak sürtüğü de oldu, fedakar anne de oldu, hem kanlı Nigar, hem şoför Nebahat'tı.Komedi, dram, macera... Akp'den 40 sene önce hazreti Rabia'ydı!Asla biat etmedi.İktidarların değil, halkın sanatçısı oldu."Sanatçının duruşu olmalı, akmaz kokmaz bir kenarda duramaz, yanlışı dile getirmeli, sanatçı iktidarla vıcık vıcık olmamalı" diyordu.Belediye başkanıyken, kendi partisine bile mesafeli durdu.Deniz Baykal'ın davetiyle siyasete girdi, Şişli belediye başkanı seçildi... Belediyeyi ağır borç yüküyle devralmıştı, kasa tamtakırdı, personele maaş ödeyecek para yoktu, kendi evini ipotek ettirdi, belediye çalışanlarının maaşını ödedi.Kadına yönelik şiddete karşı kurulan Mor Çatı sığınma evlerini, Türkiye'de ilk o açtı.Uğur Mumcu'yla İlhan Selçuk'un koluna girdi, Zonguldak'tan Ankara'ya yürüyen madencilerin yanında yeraldı.Kendi belediye sınırları içinde sendikaların hamisi oldu, emekçilere daima sahip çıktı, sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin yanında yeraldı, işçilerle işverenler arasında arabulucuk yaptı.Kul hakkı yemedi.En ufak bir yolsuzluk şaibesine adı karışmadı.Kendisine emanet edilen belediyenin tek kuruşunu çarçur etmedi.Kimsenin canını yakmadı.Kimseye kötülük yapmadı.Başkanlık yetkileriyle kimseye güç gösterisi yapmadı.Tıpkı Yeşilçam'ın zirvesinde olduğu gibi, belediye başkanıyken de halkın arasındaydı, vatandaşla arasına şöhret duvarı örmedi, giyimiyle kuşamıyla mütevazı davranışlarıyla, halktan ayrılmadı."Boşversene Allah aşkına, ayran da içerim, rakı da... Ne kimsenin ne içtiğine karışırım, ne de kimseyi ne içtiğime karıştırırım" diyordu."Ben hayatta kimsenin bikinisini de türbanını da ayıplamam, ben sadece yalanı dolanı ayıplarım, sadece yolsuzluğu ayıplarım, ben sadece yoksulun halinden anlamayanları ayıplarım" diyordu.1996 yılında, gazeteci Metin Göktepe'yi gözaltındayken döve döve