Vox Populi, Vox Dei

Sekizinci yüzyılda Avrupa'yı büyük bir kısmını fetheden Frankların kralı Şarlman, yeryüzünde Aziz Augustinus'un Tanrı Devleti'ni yani aslında kendi diktatörlüğünü kurmak için Papalığı kontrolü altına alması gerektiğinin farkındaydı.İngiliz teolog Yorklu Alcuin ona bu yolda başdanışmanlık yaptı.Kararlarını ve diktatörlüğünü, İncil'i onun için yorumlayarak meşrulaştırdı.Alcuin'e göre Papalığa düşen görev kilisenin koruyucusu olan Şarlman'a dua etmekten ibaretti.Nitekim Şarlman 800 yılında amacına ulaştı, Papa III. Leo Noel günü Roma'daki Aziz Petrus Bazilikası'nda taç giydirirek onu yeni Kutsal Roma İmparatoru ilan etti.798 yılında ikisi arasındaki bir mektuplaşmada Alcuin, Şarlman'a şöyle yazmıştı:"Ve halkın sesinin Tanrı'nın sesi olduğunu söyleyenlere kulak asılmamalıdır, çünkü kalabalığın isyanı her zaman deliliğe yakındır."İşte "Halkın Sesi, Tanrı'nın Sesidir" yani "Vox Populi, Vox Dei" sözünün tarihi bu mektuba yani sekizinci yüzyıla kadar gidiyor.Kilisenin kendi sözünün Tanrı'nın ve halkın sözü olduğu iddiasını anlatan bu Latince söz, sonraki yüzyıllarda da pek de hayırlı olmayan amaçlar için kullanıldı.Kendi diktatörlüğünü halka plebisitlerle onaylatarak inşa eden 3. Napolyon'un Bonapartizminin sloganı da bu sözdü.Hatta Louis Napoleon Bonaparte üzerinde Vox Populi, Vox Dei yazılı broşürler, madalyalar bastırılmıştı. Daha sonra bu sözü İngiliz liberalleri Whigler demokrasiyi savunurken kullandılar.Yani önceki günkü İkinci Yüzyıl Zirvesi'nde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi ve Ekrem İmamoğlu'nun adaylık mesajı olarak yorumlanarak rekor beğeni aldığı tweetinde yazdığı gibi bu söz Atatürk'e ait değil.Mustafa Kemal Paşa, 17 Şubat 1923 günü işçi, sanayici, çiftçi ve tüccar gruplarını temsil eden 1135 delegenin toplandığı Birinci İzmir İktisat Kongresi'ni açış konuşmasında bu meşhur sözü şöyle kullanmıştı:"Arkadaşlar, sizler doğrudan doğruya milletimizi oluşturan halk sınıflarının içinden geliyorsunuz ve onlar tarafından seçilmiş olarak geliyorsunuz. Bunun için memleketimizin, milletimizin halini, ihtiyacını ve milletimizin emellerini, üzüntülerini yakından biliyorsunuz. Herkesten daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması gereğini söyleyeceğiniz önlemler; doğrudan doğruya halkın dilinden söylenmiş gibi kabul olunur. Bu, en büyük doğrudur. Zira halkın sesi, hakkın sesidir."Henüz "Halka Rağmen Halk İçin" devrimciliğinin başlamadığı, Cumhuriyet'in bile ilan edilmediği günlerde yapılmıştı kongre.Lozan Konferansı hala devam etmekteydi.Lozan Konferansı'na da bir mesaj olan kongreden iki mesaj çıkmıştı:"Dünyaya açık liberal bir ekonomi ama kapitülasyonlara hayır"Bizzat Mustafa Kemal, kongre açılışında bu mesajı vermişti:"Efendiler, İktisadi alanda düşünür ve konuşurken, sanılmasın ki dış sermayeye karşıyız, hayır bizim memleketimiz geniştir. Çok emek ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza uymak şartıyla dış sermayelere gerekli teminatı vermeğe her zaman hazırız. Yabancı sermaye çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlara için yararlı sonuçlar versin fakat eskisi gibi değil. Hakikaten mazide ve bilhassa Tanzimat devrinden sonra yabancı sermayesi memlekette müstesna bir mevkiye sahip oldu. Ve ilmi manasıyla denebilir ki, devlet ve hükümet yabancı sermaye yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her medeni devlet gibi, millet gibi, yeni Türkiye dahi buna razı olamaz; burasını esir ülkesi yaptıramaz. (Bravo sesleri, alkışlar)."CHP'nin İkinci Yüzyıl Zirvesi, sadece "Halkın Sesi, Hakkın Sesi"ne yapılan atıf yüzünden değil verilen mesajlar açısından da 99 yıl önceki İzmir İktisat Kongresi'ne benzetilebilir.Tıpkı İzmir iktisat Kongresi'ni izleyen 1135 delege gibi, İktisat fakültesi öğrencileri için bile zaman zaman ağır bir iktisat dersi gibi olan kongreyi izlemek üzere çoğunluğu CHP teşkilatlarından 1200 kişi salonu doldurmuştu.Yıldızlar karması gibi olan konuşmacı listesinden de anlaşılacağı gibi (Daron Acemoğlu, Jeremy Rifkin, Ufuk Akçiğit, Ali Hakan Kara, Refet Gürkaynak.) sosyal yardımlar ve kamuculuk vurgularıyla etrafında bir sol hale olsa da kongrenin ana mesajı ve ekonomik reçetesi serbest piyasa ekonomisi üzerine inşa edilmişti.Yani CHP, bu zirveyle kongrenin çok başarılı görsel ve teknik tasarımında oldukça şık duran altı oklardan birinin daha ucunu köreltmiş oldu.Bu zirveyle CHP'deki değişim sürecinde laiklikten ve milliyetçilikten sonra artık devletçilik oku da zararsız hale geldi.Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun kendisine Amerikalı bir ekonomi başdanışmanı seçmesi de ulusalcı ağlarına takılmış yeni bir goldü.Üstelik bu Amerikalı danışmana neoliberalizmin, Amerikanın adamı demek, Necmettin Batırel'e ekonomist demek kadar büyük bir haksızlık olur.Amerikan solunun, Bernie Sanders, Cortez gibi Demokrat Parti'nin müesses nizam karşıtı Green New Deal tezinin teorisyenlerinden, sistem karşıtı radikal görüşleri yüzünden düşmanı da çok olan bir ekonomist Rifkin.Kongredeki konuşmaları 4.5 saat boyunca yerlerinden kalkmadan izleyen CHP teşkilatı mensupları, muhtemelen 1940'larda CHP tek parti döneminde senfoni orkestrasının konserine zorla götürülen Sivaslıların neler hissettiğini daha iyi anlamışlardır.Ama CHP teşkilatları buna rağmen büyük bir disiplin içinde yerlerinden kalkmadılar, bütün konuşmaları izlediler, 4.5 saat sonra da Kılıçdaroğlu'nun konuşmasına sloganlarla eşlik edecek kadar da diriydiler.Ama çoğunluğu ekranlarının başında olan bazı muhalifler bu etkinlikten de bekledikleri heyecanı bulamadılar.Tıpkı Altılı Masa'nın geçen haftaki anayasa taslağı toplantısında heyecanlanamadıkları gibi.Aslında heyecanlanmadıkları için üzülmelerine gerek yok.Anayasa ve iktisat genel olarak çok heyecanlı konular sayılmaz.Muhtemelen 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi'ni