Aile Dizilimi ve Psikoloji

Dijital bir platformda yayınlanan Zeytin Ağacı dizisi karakterleri aracılığıyla aile dizilimi terapisini gündeme getirdi. Psikolog ve öğretim görevlisi Belgin Altop hayatımda çok değer verdiğim bir dostum. Sohbetlerimizde bize zaman asla yetmiyor. Yarım kalan konularımızı bir sonraki buluşmada konuşuruz diye ayrılıyoruz. Belgin ile Zeytin Ağacı dizisi hakkında konuşurken Zaman Bey'in aile dizilimi seanslarını ona sordum. Atalardan gelen travmaların grup çalışmaları ile iyileşmesi mümkün müydü Bu terapi ne kadar gerçek olabilirdi Belgin demez mi Boğaziçi Üniversitesi'nde aile diziliminin babası Bert Hellinger ile üç gün workshop yaptık.Her zaman merak ettiklerimi işin uzmanından dinlemeyi tercih ederim. Sadece dizide bahsi geçti diye de kendi bakış açımla bir yazı yazmak hiç bana göre değil. Her şeyin vaktini beklediğine ve doğru zamanda bana geldiğine inanırım. Aradığım hazine tam gözümün önündeymiş meğer.Sevgili Belgin Altop, "Zeytin Ağacı" dizisi sonrasında herkes aile dizilimini konuşmaya başladı. O kadar bilgi paylaşılmaya başlandı ki hangisi doğru hangisi yanlış ayırt edemez olduk. Uzman Psikolog olarak sana sormak istiyorum. Aile dizilimi nedirSevgili Yeşim, bu konularda bana söz hakkı verdiğin için her şeyden önce çok teşekkür ederim. Her zamanki gibi, gündemin yakından takipçisi, doğru ve güvenilir bilgilere ulaşma konusunda çok özenlisin.Aile dizilimi veya aile dizilimi kavramlarının kökeninde "psychogeneology" yani "psikosoybilim" kavramı yatar. Psikosoybilim, psikolojik sıkıntılar nedeniyle acı çeken fakat acısının kaynağı sadece kendi hayatlarının olaylarında bulunamayan kişilerin geçmişlerinin araştırılması ve oralarda kuşaklar boyunca aktarılan ve tekrarlanan travmaların fark edilmesiyle ortaya çıkan ve psikoloji alanında yeni bir alan keşfeden bir bilimdir.Aile diziliminin başlangıç noktası nasıl Kimin aklına gelmiş ve nasıl hayat pratiğine dökülmüş Psikosoybilimin isim annesi Anne Ancelin Schüttzenberger'dir. Psikodrama alanında L. Moreno ve daha sonra Elisabeth Kubler Ross'un öğrencileri olmuştur. Ayrıca alanımızda söz sahibi bilim insanlarından Carl Rogers, Margaret Mead ve Elizabeth Bateson ile de çalışmaları olmuştur.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 2913711;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 2913711;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.trpembenaryesim-mutluaile-dizilimi-ve-psikoloji-2913711' });Bugün özellikle Avrupa ve Amerika'da ve ülkemizde neredeyse moda haline gelmesi biraz daha sonrasında özellikle bir alman psikoterapist olan Anton Hellinger'in (Bert Hellinger olarak tanınır) 'Aile Konstelasyonları ve Sistemik Konstelasyonları' olgularını ortaya koymasıyla olmuştur. Dikkat edersen metod veya yöntem demedim, çünkü Bert Hellinger bu olgunun yöntem veya metod olarak değil, bir 'fenomenolojik olgu' olarak bilinmesinin ve uygulanmasının önemle üstünde durmuştur. B: Hellinger'in özgeçmişini araştırdığımızda (kısaca üstünde durmak isterim) öncelikle bir Katolik rahip olduğunu ve yıllarca Afrika'da çeşitli kabilelerle misyonerlik çalışması yaptığını ve onlarla çalışırken onların bakış açılarından çok etkilendiğini ve Avrupa'ya geri dönüp psikoloji eğitimi aldığını, psikoterapist olduğunu ve psikosoybilimden etkilenerek ve veya yararlanarak bir "Fenomenolojik Yaklaşım" olarak sistemik aile konstelasyonları çalışmalarını geliştirip uyguladığını görüyoruz.Aslında birinin aklına aile dizilimi diye bir şey gelmesinden daha çok, farkındalığı yüksek kişilerin, bilimsel bir bakış açısıyla; Psikosoybilim yaklaşımıyla insan psikolojisine ve travma çözümlemelerine yeni bir yaklaşım geliştirdiğini görüyoruz. Birçok arkadaşımız belki bu yaklaşımı 'fazla ruhani veya bilimsellik dışı' görüyor olabilir. Ancak bu noktada 'genetik ve epigenetik' kavramlarını gündeme getirmeliyiz diye düşünüyorum.Epigenetik Nedir Genetik kodun kendisinin değişmesinden çok, gen ifadesinin değişmesinden dolayı canlılarda yaşanan değişimi inceler epigenetik bilimi.Çeşitli mekanizmalar (ki bu sohbette o ayrıntılara girmeye gerek duymuyorum) aracılığıyla gen ifadesinin değişmesi direkt olarak çevresel koşullardan etkilenir ve kişinin DNA dizilimi değişmese de epigenomu değişebilir.Epigenetik mekanizmalar aracılığıyla anne-babalar yaşadıkları çevrenin etkilerini çocuklarına ve hatta birkaç nesil sonraki torunlarına bile aktarabilmektedirler.Belginciğim, aile dizilimi tek başına bir terapi yöntemi midir Kimler aile dizilimi yaptırabilir Aile dizilimi açılımı tek başına bir terapötik yaklaşım olabilir, ancak her birey eşit derecede karşılaştığı olgularla baş edecek durumda olamayabiliyor. Yorumlamaları her zaman sağlıklı olamayabiliyor. Travma çözüldü sanırken kendi iç dünyasında yeni 'hayalet travmalar' geliştirebiliyor. Bu durumlarda onun yanında bir süre yürüyebilecek, ona doğru soruları sorup kendi için doğru yanıtları bulabilmesine destek olabilecek bir psikolog psikoterapistin desteğine ihtiyaç duyabiliyor. Dikkat edersen, ona yol gösterecek demiyorum! Kişinin kendi doğrularını bulup ortaya çıkarmasına destek olabilmek ve onu bir terapiste psikoloğa psikolojik danışmana bağımlı kalmadan özgür bırakabilmek ve objektifliğimizi korumak son derece önemli!Her zaman danışanlarıma dediğim şudur: Ayakkabılarınızı bağlayabildiğinizde giyin onları ve yolunuzda yürüyün. Yeni bir ayakkabı, farklı bir bağlama şekliyle karşılaşır ve zorlanırsanız bizler yine yanınızda oluruz. Ancak lütfen 'travma hayaletlerinize' ve veya kişilere bağımlı ve endeksli yaşamayın.Kimler aile dizilimi çalışması yaptırabilir sorusuna gelince... Gündelik yaşamını, kişilerle ilişkilerini etkileyen bazı düşünce, duygu, davranış şekillerinin nedenlerini kendi yaşamında ne kadar uğraşırsa uğraşsın bulamamış olan bireylere önerebileceğimiz bir yaklaşımdır bu 'fenomenolojik yaklaşım'...Bir-iki nesil geriye gittiğimizde bazen ailesel bazen de toplumsal olgulara olaylara rastlıyoruz TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) yaratmakta olan... Düğüm noktasına ulaşıldığında (ki bu hipnozda da geçerlidir), birey sanki özgürleşiyor ve o rahatlama duygusuyla birlikte travmanın etkisinden uzaklaşmaya başlıyor çoğunlukla. Yukarıda da söz ettiğim gibi, her bireyin başa çıkabilme düzeyi farklı olabiliyor ve bazılarına konuyla baş edebilmesi için destek vermek gerekiyor. Ancak yine önemle üzerinde durmak istediğim konu, onu terapiye bağımlı kılmadan, Belgin'ce bir deyimle "kurban psikolojisine" kapılmasına değil, özgürce 'benim seçimim psikolojisine' doğru yol almasına destek vermemiz gerektiğidir. "Ben iyiysem sen de iyisin. Sen iyiysen ben de iyiyim"Senin aile dizilimi terapi ile tanışman nasıl oldu Bert Hellinger ile yolun nasıl kesişti Sonrasında Türkiye'de hangi yönde çalışmalar yaptınızBenim karşıma bu konular nasıl çıktı diye soruyorsun sevgili Yeşim... Karşıma çıktı, çünkü ben şanslıyım :) Aslına bakarsan karşılamaya, kullanmaya ve içselleştirmeye hazır olduğum için çıktı karşıma muhtemelen...2003 veya 2004 yılıydı, bir gazetenin cumartesi ekinde yazan Işık Menderes'in yazılarını düzenli olarak çok severek okurdum. Bir yazısında Bert Hellinger ve Psikojeneoloji konusunu aktarıyordu. Yazıyı yutarcasına okudum ve bu konuda araştırmalara başladım.Çok okudum, çok içimde çevirdim, tarttım konuyu ve dedim ki; bu Carl Gustav Jung tutkumun bana getirdiği bir yaklaşım... Carl G. Jung'un "Kolektif Bilinçaltı" konusuyla ilgili yazılarını ve çalışmalarını yürekten benimsemiş ve benliğimde etkilerini ve deneyimlerini defalarca yaşamış bir birey ve psikolog olarak Bert Hellinger ve psikojeneolojisinden de asla uzak duramazdım.Derken bir gün bu konudaki tutkumu çok iyi bilen 'Biyoloji ve Genetik Bölümü' mezunu bir eski öğrencim beni aradı ve "Şu anda yanında olduğum kişi, B. Hellinger'in Türkiye'deki sağ kolu Hellinger Enstitüsü Türkiye'nin kurucusu ve başkanı Psikoterapist Dr. Mehmet Zararsızoğlu'nun sevgili asistanı Boğaziçi Üniversitesi mezunu Tiraje Tekmen ve sizin yani sevgili öğretmenimin B. Hellinger hayranlığını anlatınca mutlaka tanışmak istedi" dedi. Hemen ertesi gün buluştuk. B. Hellinger'in o yaz ikinci kez Türkiye'ye geleceğini ve atölye çalışması için yer bulmaları gerektiğini bana anlattılar. Ben büyük bir iyi niyetle ve istekle Boğaziçi Üniversitesi'nde olabilmesi için elimden geleni yapacağımı söyledim. (Şükürler olsun ki yapabildim ve hayalimiz gerçekleşti.) Sevgili Bert Hellinger 3 günlük harika bir 'workshop' yaptı ve müthiş bir deneyim yaşadık yüzlerce kişi birlikte :) Yine aynı gün, Hellinger'in kitaplarını Türkiye'de basan yayınevinin küçülme kararı aldığını ve artık onlarla çalışamadıklarını söylediler bana üzüntüyle. Koşullar denk geldi veeeeee; sağ olsun sevgili arkadaşlarım Işık ve Ferruh Gencer sahip oldukları Pan Yayıncılık'ta basmaya başladılar kitapları.Bu arada son derece minnettarlıkla ifade etmek isterim ki Dr. Mehmet Zararsızoğlu beni 'Sistemik Aile Konstelasyonu' çalışmasına davet etti. Tabii seve isteye katıldım. İlk deneyimimdi bu Boğaziçi Üniversitesi 'Albert Long Hall'daki Bert Hellinger atölye çalışması öncesinde ve o çalışmada yaşadıklarım beni benden aldı! Hani derler ya: "Anlatılmaz, yaşanır!" Dilim döndüğünce her şeyi anlatmaya çalışırım ( ne de olsa serde 30 yıllık bir eğitimcilik geçmişi de var :)) ama gerçekten bazı şeyler var ki yaşadığın zaman yerine oturuyor ve "şimdi anladım!" diyebiliyorsun. Bir üzüntüm var. 2002'de Bert Hellinger'in ilk Türkiye'ye gelişinde de yakınında olabilip Goethe Enstitüsü'ndeki atölye çalışmasında da bulunabilseymişim diyorum... Ah Işık Menderes ah! Keşke daha önce o yazıyı yazsaymışsın!Bert Hellinger ile yolumun kesişmesinden ve öğretisini çeşitli deneyimlerle keşfetmeye başladığımdan söz etmiştim. Bir konuda kendimi yeterince gelişmiş hissedene kadar o konuda uygulama yapmamayı seçmişimdir her zaman. Dolayısıyla güvendiğim kişilerin grup çalışmalarına katılmayı sürdürdüm. 2007 sonrasında da bilgi ve deneyim dağarcığımı yeterince genişletip geliştirdiğimi hissedince 2013 yılından itibaren grup çalışmalarını yapmaya başladım. Tabii Hacettepe Üniversitesi'nde yaptığım 'Bilim Uzmanlığı ve Doktora' çalışmalarım sırasında sevgili hocam Profesör Dr. Feriha Baymur'un grup psikoterapisi derslerinde bizlere edindirmiş olduğu danışana sevgi ve saygıyla yaklaşmaya çok önem veren etik ve insani ilkelere her zaman bağlı kalarak yolumda yürüdüm her zaman. Bu çalışmalarıma katılan kişilerin geri bildirimleri ve benim gözlemlerim deneyimlerim ne kadar güzel bir yolda verimli ve kalıcı sonuçlarla yürüdüğümü gösterdi bana. 2012'de yayınlanmış olan 'Yardım et çözeyim düğümlerimi: Kadınlar, erkekler ve onları ilgilendiren monolog öyküler' kitabımın esinlendirmesiyle sevgili danışanlarım grup çalışmalarıma bir isim verdiler: Yardım Et Çözeyim Düğümlerimi Grup Çalışmaları :)Benim bilmediğimi sen benim için bulursan ben de böylelikle düğümümü daha kolay çözebilirim. Senin bilmediğini de ben bulabilirim belki ve böylelikle sen de düğümünü çözebilirsin. Ben bu ismi çok anlamlı buldum ve 2013'den 2022 mart ayına kadar bu isimle sürdürdüm çalışmalarımı. 2020 mart ayına geldiğimiz de - ne olduğunu ne yazık ki hepimiz biliyoruz- pandemi geldi, yaşamlarımızın üzerine bir kara bulut gibi çöktü. ( Belki bize öğrettiği çok şey var, doğrudur. Her şerde bir hayır mutlaka vardır ki ben gerçekten öğrendiğimiz