Dostluğun siyaseti ve siyasette dostluk

Yeni Şafak YASİN AKTAY - Dostluğun siyaseti ve siyasette dostlukSiyasetin çağrışımları ile dostluğun çağrışımları genellikle ayrı frekanslardan çalışır. Siyasette dostluğun değil sadece hedeflerin ve çıkarların olduğu varsayımından hareket edildiğinde hiçbir tanımında dostluğa yer bulunamaz. İkisini birbiriyle bağdaştırmak zor olur. O yüzden genellikle dostluk yoktur, vefa yoktur, sadece çıkar ortaklıkları vardır diyenlerin baskın oldukları bir siyaset dünyasında bizatihi siyasetin kendisi olumsuz bir anlama yapışık kalmaktan kolayca kurtulamaz.Halbuki, siyasetin zannedildiği gibi herkes için aynı anlama gelen ne bir amacı ne bir normatif içeriği ne de bir hedefi vardır. İnsan neyse siyaset de odur, çünkü siyaset insanın en önemli melekelerinden, insanı insan yapan bir nitelik. O yüzden insan bir politik canlı (zoon-poltikon) olarak tanımlanmıştır.Yeryüzünde dünyayı imar doğrultusunda, bulduğundan daha iyi hale getirme yönünde ortaya konulan cehdin adıdır siyaset. Belli bir siyasi partinin, örgütün veya hareketin içinde olmaktan önce temel bir insani etkinliktir. Ancak dünyayı ifsat etme doğrultusunda ortaya konan çaba da siyaset ve kendine özgü müttefikler gerektirir. Dolayısıyla siyasetin bizatihi iyi olup olmadığı insanın ne olduğuna, bu dünyada nasıl bir yol kat ettiğine dair değerlendirmelerimizden bağımsız değil.Nietzcshe'ye kulak verirsek, insan iktidar arzusuyla yüklü bir varlık. Bunu gözardı eden bütün mistik veya ahlakçı felsefeler sadece ikiyüzlülük yapar ve iktidar arzularını yüce ulvi iddialarla gizlemiş olurlar. Siyasette şu veya bu iddiayla yol kat eden insanlar üzerinde ciddi bir yüzleşmeye davettir bu, en azından. Siyasal insan iktidar arzusunu kendi adına mı, aşireti, kavmi, cinsiyeti, vatandaşları, dindaşları, erdemleri veya dostları adına mı taşımakta, onlar adına mı hayata geçirmektedir Hatta bütün bunlar kendi iktidar arzusunu kamufle eden bahaneler mi oluştururBirbirlerine karşı hiçbir çıkar hesabı gütmeyen, birbirlerine güvenen, birbirlerini gerçekten seven, erdemler etrafında dost olanların siyasetinin de çıkar hesabından uzak, dostça olması beklenir tabi, dostluk için ve dostluğun sebebi olan erdemler için.Başkalarıyla dostluğu çıkarlara dayalı olanların siyaseti de çıkarlara dayalı olur ve çıkarların çatıştığı yerde dostluk da biter ve hemen siyasetle dostluğun uyuşmazlığı hikayelerine eklenir. Oysa erdemler dolayısıyla dostluk kurmuş olanların siyasetinde hedef bizatihi dostların inandığı, yoluna baş koyduğu erdemlerdir, dolayısıyla dostlardır. Siyasi yolculuğun, mücadelenin ürettiği avantajlar araya kılçık gibi girer, halil insanlar bu kılçıkları aradan çıkarabilen insanlardır.Dostluk üzerine yeni yayınladığı kitabında değerli dostumuz Kenan Göçer çok isabetli olarak "yoldaş arayan politika" ile bizatihi "dostluğu" birbirinden ayırır. Ona göre politikanın yoldaşları ile dostlar birlikte yol yürüme anlamında dışarıdan bakıldığında aynı görünseler de gerçekte aynı değildirler. "Yoldaşlar birbirini sevmese de sevmek zorunluluğu altındaymış gibi hissederek birlikte aynı hedefe yürürler." Oysa sevmek ile zorunluluk, aynı cümlede yan yana gelmeyiimkânsız kılar.Sevmenin zorunluluk altında olması sevmeyi yok eden bir şey tabii. Bu çelişkiye yol açan şey politikanın hedefi dostluğun da sevginin de önüne geçiren dostça olmayan işleyişi. Dostluk politikası veya dostça politika "hedef" diye ötelenmiş fetiş bir gelecek, bir muhayyel ütopya adına şimdi var olan dostları veya herşeyi araçsallaştırmayı dışlar. Son zamanlarda okuduğum en güzel telif eserlerden biri olarak da hemen kaydetmem gereken Göçer'in "Dostluk Felsefesi" isimli kitabı hedefe odaklanan yoldaşların dostlar topluluğu olmaktan uzaklaşmalarının trajik hikayesini anlatıyor: "Yoldaşlar hedefe yürürken, hedefi davalaştırmış olurlar. Böyle olduğu anda, o hedefe varmak