Siyasi ittifak ideolojik ittifak mıdır

Hâlâ bir arpa boyu yol alamadığımızı görmek cidden üzüyor insanı.Muhalefeti ile iktidarı ile yeni bir M. Kemal arayışı veya yeni bir Abdülhamit arayışının devam ettiğini görüyoruz. Eğer geçmişten bir ders alınacaksa birbirinin antitezi gibi görülen, tekrar tek adam aramak yerine, Kemalizm'in ve bugün o sistemin bir ayağı olan milliyetçilik söylemlerinin hangi şartlarda ortaya çıktığı üzerinde kafa yormak gerekir. Dinin siyaset adına kullanıldığı ve dinin iki temel ölçüsü, adalet ve hürriyetin güya din adına yok sayıldığı dönemlerin eleştirisini yapıp, benzer hataları tekrarlamama gayreti içerisinde olmak doğru olanıdır. Bunun için de tarihî perspektifle Bediüzzaman'ın hayatına bakmak ve onun hayatındaki içtimaî kırılma noktalarındaki duruşunu irdelemek, günümüz hadiselerine karşı doğru bakış açısını yakalamamız açısından önemlidir. Bediüzzaman'ın adeta ters köşe yapan bu düşünceleri ve tercihleri üzerinde ciddi düşünmek gerektir. Nitekim 1900'lü yılların başında, Abdülhamit'e karşı İttihat ve Terakki'nin yanında yer alması o günün şartlarında Bediüzzaman gibi bir alimin farklı bakış açısı ve duruşunu göstermesi bakımından önemlidir. Aynı durumu Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da çıkan iki cereyandan sosyalizmin yanında yer almasında da görebiliriz. Fakat şunun altını çizmek gerekir ki bir taraf olmak, hatta siyasî bir ittifakın içinde yer almak, ideolojik olarak da o çizgide olduğunuzu göstermez. Nitekim Bediüzzaman İttihatçılarla beraber meşrutiyeti savunmuş ama onların istediği şekilde değil meşrutiyet-i meşrua noktasında, istibdadın karşısında yer almıştır. Sosyalizmi de bütünüyle savunmamış, akılane davranıp onu İslami bir tarza çevirerek, temel prensiplerde İslamla uyuşan noktalarını ele alarak savunmuştur. Burada, "Bediüzzaman bir sosyalist miydi" tartışmalarına elbette girmeyeceğiz. Zira ileride dinsizlikle mezcolan ve adı komünizme dönüşen bu fikirler Bediüzzaman'ın hayatı boyunca mücadele ettiği fikirlerdir. Eski Said Dönemi Eserlerinin ilerleyen bölümlerinde, Bediüzzaman, Sosyalizm ve Kapitalizm'i kast ederek, "gavurlardaki o iki cereyan" hakkında yaptığı değerlendirmesinin daha en başında, 'birinin necis yani pis', diğerinin 'ences- yani en pis' olduğunu belirtmektedir. Kapitalizm-sosyalizm ikilisinden sosyalizmi açıkça tercih ettiği, hatta sosyalizmin İslami prensiplerle örtüşen kısmını desteklediği fikirleri ortadadır. Dolayısıyla kapitalist ideolojiyi sosyalizmden daha tehlikeli görmüş ve göstermiştir. Bediüzzaman'ın bu duruşu sosyalizmi bir dava haline getirmek veya ideolojik olarak savunmak değil, daha büyük bir düşmanı alt edecek prensiplerinin İslamla örtüşmesi meselesinden bir bakıştır. Bediüzzaman'ın adeta ters köşe yapan bu duruşlarını o zaman anlamayan damar, halen anlamamakta ve bugüne ışık tutan prensipler cephesinden hadiseleri değerlendirememektedir. İçinde CHP'nin bulunduğu ittifakı destekleyen ehl-i imanı tekfire kadar yeltenen bu sığ görüş sahipleri o zamanda Bediüzzaman'ın İttihatçıların yanında neden olduğunu ve kapitalizm karşısında sosyalizmi neden tercih ettiğini kavrayamamıştır. Bediüzzaman'ın istibdada karşı meşrutiyeti