Maneviyatsız aile projeleri

İnsanlık tarihi boyunca farklı dönemlerde aile, farklı şekillerde algılanmış bulunsa da ailenin kutsallık yönü hemen hemen her din ve toplumda korunmaya çalışılmıştır.

Buna rağmen toplumun en temel kurumu olarak gözüken aile müessesesi, günümüzde en çok tahrip edilen ve hedef alınan kurum haline gelmiştir. Sanayileşme ve modernitenin etkisi ile birlikte küçülmeye başlamış bu küçülme ile birlikte kutsal olarak addedilmesi terkedilmeye başlanmıştır. Bu anlayış, (kurulması düşünülen "Yeni Dünya" düzeninde ) kutsal aileyi en büyük engel olarak görmektedir. Özellikle Batı'da Musevi kökenli bilim adamlarının İkinci Dünya Savaşı sonrasında "Önyargı Araştırmaları" ve "Otoriter Kişilik" gibi kitaplarında aileyi nasıl tahrip ettiklerini görmek mümkündür.

Bu Bilim adamlarına göre, Yahudi düşmanlığının altında yatan sebep "baba otoritesi"dir. Bu otorite insanlarda bir nefret doğurmakta ve sonuçta çevreye yansıyan öfke Yahudi düşmanlığı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun çözümü de baba ve tanrı otoritesini yok etmektir. Bu anlayışa göre ataerkil aile yapısı, baba otoritesi, aile bağları, töre, gelenek-görenekler, ahlaki kurallar bu çerçevede yeniden yapılandırılmalıdır.

Bu çılgın ve tahrip edici düşünceler neticesinde dünyadaki hemen hemen bütün toplumlarda özellikle 1960'lardan sonra büyük bir çözülme ve buhran yaşanmaya başlamıştır. Bu çözülmenin temel belirtileri; bireylerde güvensizliğin yaygınlaşması, suç oranlarının artması, akrabalık bağlarının giderek zayıflaması, evliliklerin ve doğum oranlarının düşmesi, boşanma oranlarının hızlı yükselişe geçmesi ve ABD'de doğan her üç çocuktan birisinin, İskandinav ülkelerinde ise her iki çocuktan yaklaşık birisinin gayr-i meşru olarak dünyaya gelmesi gibi ciddi problemlerdir.

Anne ve babanın ahlaki değerlerin taşıyıcısı olmaktan çıkarılmasıyla birlikte, aileyle ilgili değer yoksunluğu oluşmuş ve çocuklar ahlaki değerleri sokakta, televizyonda, sosyal medyada ve akran grubunda aramıştır.

İkinci dünya savaşı ile başlayan "baba ve tanrı otoritesini yok etme" çalışmalarına bugünlerde bir yenisi de eklenerek kutsal aile kavramımın altına adeta dinamit konmuştur. Bu dinamit son yıllarda küresel düzeyde eşcinselliği normalize etme çalışmalarıdır. Sanal âlemde, çeşitli tv platformlarında, yazılı ve görsel medyada eşcinselliği normalize edici, hatta teşvik edici yayın ve paylaşımların sayısı her geçen gün artmaktadır. Gençlik her yönden adeta kıskaç altına alınmıştır.