Körlük

İdeolojik anlamda birçok körlük çeşidi vardır. Irk, inanç körlüğü, cinsel körlük, romantik körlük ve politik körlük.Bunlardan politik veya siyasi körlük meselesi hali hazırda ciddi bir problem gibi durmaktadır. En azından dine hizmet eden ve bu iddiayla yola çıkan cemaatler arasında. Öncelikle, ideolojik körlüğü şöyle tanımlamak mümkündür. "Bireylerin, kişi, kurum, olay ve dünyayı değerlendirirken nesnel gerçekliği aramak yerine kimliklerinin, önyargılarının, duygularının, psikolojik ve sosyal benliklerinin etkisi ile doğruluğu kanıtlanmamış verilerle ve ait oldukları sosyal, siyasal, kültürel ve ideolojik grupların, öğretilerin, inançların etkisi ile hareket etmelerine ideolojik körlük" denir. Bugün özellikle cemaatlerde, ideolojik körlüğün bir çeşidi olan siyasi körlüğün had safhada olması, üstelik Kur'an namına diyerek hali hazırdaki siyasi partiye nokta-i istinat olma kararları ve duruşları, siyasi körlükle kendi davadaşlarını ötekileştiren bir dil kullanmaları, geldiğimiz süreci ciddi sorgulamak gerektiğini söylemektedir. Partiye duyulan aşırı sevgi ya da diğer partilere duyulan nefret üzerinden sosyal ve politik olguları değerlendirmede nesnelliğin yitirilmesi ile oluşan çarpıtma ve filtrelemelerle oluşan "politik körlüğe" Kur'an ve onun tefsiri olan Risale-i Nur'dan referans getirmek, öncelikle, Bediüzzaman ve davasını, onun duruşunu anlamamaktan ileri gelmektedir. Bediüzzaman'ın tarihi süreçteki duruşunu kavrayamayanlar, onun siyasete karşı duruşundaki ölçüyü idrak edemeyenler, bir talebesine siyasi bir partinin yerel teşkilatını kurma izni verirken bundan yıllar önce söylediği "Euzu billahi mineşşeytan vessiyase" söylemini unutarak mı buna izin verdiğini sanmaktadır. Bediüzzaman, şeytan ve siyaseti yan yana anarak, şeytan ve siyasetin izlediği ortak bir yönteme ve benzer bir sapmaya dikkatleri çekmiştir. Bu hükmün dayandırıldığı muhakeme içerisinde taassup, tarafgirlik, inat, cerbeze, garaz gibi nefis hesabına şeytani yaklaşımların siyaset potasında meşrulaştırılma tehlikesinin derslerini vermektedir. "Bir zaman, bu garazkarane, tarafgirlik neticesi olarak siyasi körlükY.Y. gördüm ki: Mütedeyyin bir eh-i İlim, fikr-i siyasisine muhalif bir alim-i salihi tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı hürmetkarane methetti." 22. Mektup. Dolayısıyla siyasi körlüğü doğuran tarafgirlik ve garaz ile siyasetli cemaatler siyasi yakınlıklarının, yargılarını veya davranışlarını etkilediğinden habersiz bir şekilde farkında olmadan kendi siyasi grubunu veya görüşlerini destekleyen bilgileri seçici olarak hatırlayıp, siyasi rakip olarak gördüğü parti, lider ve kişilerin yargılarını ve davranışlarını kendisi gibi düşünenlere göre daha olumsuz biçimde karşılamaktadır. İşte Bediüzzaman'ın şeytandan sığındığı siyaset, tam da budur. Özellikle siyasi argüman ve kanıtları değerlendirirken mevcut siyasi görüşlerini pekiştirenleri desteklemek ve görüşlerine aykırı olanları küçümsemek önyargılı olmak, ötekileştirmek, hedef göstermek tam da şeytanla beraber olan siyasi bir nazarın işidir. Aklın ve istikametin gereği cemaatlerin siyasetle muhatabiyeti, normal şartlarda desteklediği parti, iktidara gelir ve vaatlerini yerine getiremezse bireylerin partileri ile aralarındaki destek bağını yeniden değerlendirmesidir. Siyasetin doğası bunu gerektirir. Hareketlerini ve duruşlarını siyasi güce göre belirleyen partici kimliği ağır basan cemaatler, yani siyasi olarak körleşmiş olanlar, yanlış politikaları eleştirmek yerine o politikaları haklı gösterecek meşrulaştıracak nedenler üzerinden olaylara yaklaşma eğilimi göstermektedirler.