Ahiret inancımı sorguluyorum

Risale-i Nur satırlarındaki şu cümleler ciddi anlamda sarsıcı. "Gafil nefis, ahireti dünyanın bitişiğinde ve dünyayla bağlı bir menzil zannediyor." Dünyayı ahiretin bitişiğinde zannetmek, sanırım kişiyi gaflete sokan ve ahiret inancındaki sathiliğini gösteren bir bakıştır.Bediüzzaman, Meyve Risalesi'nin Sekizinci Meselesi'nde ahirete imanın insanın bizatihi kendi hayatını, aile hayatını; gencin, yaşlının çocuğun hayatını nizam altına alan bir hikmetinden bahseder. Fakat bugün hepimizin ahiret inancı olduğu halde neden hayatımızda zihnimizde manevi dünyamızda karışıklıklar sorunlar hiç eksik olmuyor Günahlar, bile bile tercihler, zulümler bitmiyor. Oysa bize imanın şartlarından özellikle ahiret inancının insanı intizam altına alacağı hem şahsi hayatımız hem içtimai hayatımıza yön vereceği öğretilmişti. Yoksa çiğnenen hukuklar, haddi aşmalar ahiret inancımızın olmamasından mı yoksa ahiret inancının doğru algılanmamasından mı kaynaklanmaktadır Ahiret; öldükten sonra başlayan bir hayat olarak algılandığında, kişi "şimdiden" uzaklaşmaktadır. Öldükten sonraki hayat algısı ahiret inancını yaralayan, tahkikleştirmeyen eksik bir algıya dönüşmektedir. Geleceğe atıfta bulunan hiç bir ahiret yorumu aslında pek kabul edilmiyor. Özellikle insan ileride olacaklardan ziyade, bugünün anlamsızlığından kurtulmak istiyor. O yüzden benim bugünümü anlamlandıracak bir din algısı ancak tesir ediyor ve hayatımı düzenliyor. Evet, ahiret inkâr edilmez, lakin sadece ölümü düşündüğünde onunla teselli bulup, yine yanlış yoluna devam ettiği bir inanca dönüşürse işte o zaman inanç bizi şekillendirmez ve din insanın başı sıkıştığında kullandığı bir yedek lastiğe dönüşür. İnsanda akibeti görmeyen kör hissiyat mevcuttur. Bu hissiyat ile ahireti şimdiki anından uzaklaştıran dünyadan sonra gideceği bir menzil haline getiren ve ötekileştirdiği ahireti "daha gencim", "ilerde düşünürüz" algılarıyla anlamsızlaştırır. Varlığı, hayatı ahiretsiz