Siyasetten uzak duran hukukun egemen olduğu sivil örgütlerin çatısı altında toplanmış bir çoğunluk iş dünyasını yönetebilir. Bugün küresel şirketlerin bu kadar şımarmalarının ve küstahlaşmalarının altında tüketicinin gücünü kullanmaması yatmaktadır.Tüketici denilen müşteri yani insan, ne yazık ki satın alma gücünü şirketlere karşı kullanmamaktadır.Onun tembelliği de iş dünyasında hukuk tanımayan küresel şirketlere yaramaktadır.Boykotlar aynı zamanda şirketlerin sosyal denetimini sağlayan önemli ve gerekli eylemlerdir.Oysa vatandaş, seçimlerde nasıl ki oylarıyla siyasal karar alma sürecine katılıyorlarsa, tüketici veya müşteri kimliği ile satın alma ya da almama tutumuyla iş dünyasını yönlendirebilir.Tüketici denen insan, iradesindeki satın almama gücü ile şirketleri hukuka uygun davranmaya zorlayabilir, halkın menfaatine uygun sosyal sorumluluk projelerine yönlendirebilir.Hatta satın almama gücü ile bugün israilin çocukları öldürmesine engel olabilir, devletlerin siyonist soykırımcıların yanında yer almalarını engelleyebilir."Çocukları öldür para bizden" diyen küresel şirketlerin ürünlerini almayarak büyük zarara sokabilir.Hindistan'ı şiddete başvurmadan sadece kararlı bir boykotla İngiliz sömürgesinden kurtaran Gandhi der ki; "Pasif direniş ya da şiddet içermeyen direniş (ahimsa), insanoğlunun sahip olduğu en büyük güçtür. İnsanoğlunun tasarladığı en güçlü silahtan da daha güçlüdür."Tüketici boykotlarını sadece bir şirketin veya ülkenin ürününü almamak şeklinde anlamamak gerekiyor.İş dünyasında çevreye zarar verme, çocuk işçi çalıştırma, çalışanlarına psikolojik baskı, haksız rekabet, fiyat pahalılığı, zararlı gıda veya ürün gibi topluma ve toplumsal ilişkilere olumsuz yansıyan her durumda, çözüm amacıyla şiddet içermeyen bir tepki göstermesi her insanın yapması gereken toplumsal bir vazifesidir.Son yıllarda gerçekleştirilen önemli boykotlardan birisi 1995 yılında Fransa'nın Güney Pasifik'te gerçekleştirdiği nükleer denemelere karşı yapılmış.Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Kore başta olmak üzere dünya çapında yapılan boykot çağrısında tüketicilerden, şarap, peynir, kozmetik ve şişelenmiş su gibi Fransız ürünlerini boykot etmeleri istenmiş. Bunun yanında üç Avustralyalı pazarlama yöneticisinin farklı Fransız otomobil üreticilerine kota koyması (Ettenson Klein, 2003: 203) nükleer denemelere sessiz kalan Fransız şirketlerinde büyük bir şok dalgası oluşturmuş.Fransız malı olarak algılanan birçok ürünün ve markanın boykot edilmesinden olumsuz etkilenen Fransız şirketleri, nükleer denemelerin durdurulması için hükümete baskı yapmak zorunda kalmışlar.Bunun üzerine hükümet, politik ve ekonomik sonuçları da göz önünde bulundurarak nükleer denemeleri durdurma kararı almış.Danimarka'nın Jyllands-Posten gazetesinde 30