İslâm kardeşliğini tefrikaya bulaştırmayalım!

İnsanlar, başlangıçta aynı liderlik ve aynı kanunlar, kaideler etrafında bir ümmetti (Bakara Sûresi 213); fakat kişinin hakkına razı olmayarak, bilhassa haset ve rekabet tesirinde başkalarına ve haklarına tecavüz demek olan bağy (İstemede haddi aşmak, zulmetmek, saldırıya geçmek) neticesinde tefrikalar, tefrikaya güya gerekçe kazandırma, fırkalara güya fikrî ve hukukî temel bulma adına ihtilâflar doğdu. Bundan sonra da Cenab-ı Allah (c.c.), ihtilâfları giderip, hakkı, adaleti, hak ve adalet etrafında birliği sağlamak için yeni yeni peygamberler gönderdi. Tefrika, en hâlis toplumları, hizmet ekollerini ve cemaatleri dahi ortaya çıktığı andan itibaren önlenmezse nihayet yiyip bitirir; nihayet yiyip bitirmiştir. Tarih boyu peygamberlerle sağlanan bütün birlikleri yok eden, tefrika ve ihtilâflar olmuştur. Kur'ân-ı Kerim, bu gerçeğe meselâ şu âyetiyle açıkça dikkat çeker: "Allah katında (hak) din, ancak İslâm'dır. Önceden kendilerine kitap verilmiş olanlar, hem de kendilerine (doğru ile yanlışı, ne yaparlarsa ne ile karşılaşacaklarını bildiren vahyî) ilim geldikten sonra sadece aralarındaki bağy sebebiyle ihtilâfa düştüler." (3 Âl-i İmran 19) Allah Rasûlü de, İslâm toplum(lar)ı için en büyük tehlikenin tefrika ve ihtilâf olduğuna, dolayısıyla en büyük imtihanın bu sahada yaşanacağına şu hadis-i şerifiyle dikkat çekerler: "Allah'tan ümmetimi kıtlıkla helâk etmemesini diledim; bunu kabûl buyurdu. Düşman güçlerinin ümmetimin başına, (onun kökünü kurutacak ölçüde) musallat olmamasını istedim, bunu da kabûl buyurdu. Üçüncü olarak da, ümmetimin birbirine düşürülmemesini istedim; bunu kabûl buyurmadı." (Müslim) Yine, Buharî ve Müslim gibi sahih kaynaklarda geçen bir hadisinde de Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: "Kadir Gecesi'ni bildirmek için evden çıkmıştım. İki kişinin kavga ettiğini gördüm ve onun bilgisi kaldırıldı." Peygamber Efendimize gösterilen, ümmetini en büyük