İnsan olmak ve insan kalmak, mesele bu!

Normalden her gün biraz daha uzaklaşıyoruz, tuhaflaşıyoruz. Gönül dünyamızdaki sancılanmayı hissedemez haldeyiz. Toplumsal psikolojik yapıyla hiç ilgilenmiyoruz. Bazen insanların yüreğine dokunmak gerekir. Uygun üslubu, uygun kelimeleri bularak ve gönülden seslenerek olur bu. Zor geçitlerde, tıkanma noktalarında, derin meselelerde. Her türlü gayrete rağmen, bazılarına bazı şeyleri anlatmak mümkün olmayabilir. Hem de hiç ummadığınız kişilerden böyle bir anlayışsızlık görebilirsiniz. Hiçbir kural tanımadan yaşama isteği. Bu hayatı cehenneme döndürür. Cinnet toplum haline getirilir. Devlet içinde, demokratik kurumlar arasında, rahat söylenip anlatılması bile mümkün olmayan çekişmeler uyuşmazlıklar var. İnsanımız böyle bir ortamda kendi insani sıkıntılarıyla baş başa ve yapayalnız. Yalnızlığımız, özlemlerimiz, acılarımız derinleşiyor.İnsan doğmak yetmez. İnsan olmak ve insan kalmak mesele bu!İnsanlığımızı tartışılır hale getiren bir noktadaysak; birtakım mensubiyetlerin ve aidiyetlerin, sıfatların ve unvanların hiçbir anlamı kalmaz.Devlet; servet, güç ve imkân demektir. Servetin ve gücün temerküz ettiği bu üst kurum, tarih boyunca şeytanın göz koyduğu kurum olmuştur. Çünkü şeytanlar gücün, iktidarın ve paranın temerküz ettiği yere akın ederler. İnsanları bunlarla ayartır, bunlarla baştançıkarırlar.(İktidarın, gücün menfi tesirlerinden kendini kurtarabilmiş olan idarecilerin de ne büyük bir iş yaptıkları ortadadır. Ne mutlu onlara.) Ahlaka en çok ihtiyaç duyulan yerler, servet, imkân ve gücün yerleridir. Çünkü buralar ahlaksızlığın en çok işlenmeye müsait olduğu zeminlerdir. Paranın, gücün, silahın, servetin olduğu yerde insanı azmanlaşmaktan, haddini aşmaktan, kendini kaybetmekten, etrafına zarar vermekten, başkalarına zulmetmekten koruyan bir 'ahlak sistemi' yoksa orada insan şeytan ve nefsin emrine girer. 'Özgürlük' diye bağırırken de. Dinden ve imandan bağımsız bir ahlak sistemi düşünülebilir mi Yok böyle bir örnek. Hâlâ laik ahlak, sosyal ahlak denirdedirtilir. Nefsin emrine girmiş, arzu ve isteklerinin kölesi olmuş insanlar, her türlü rezilliği yaparlar. 'Özgürlük' adına sosyal hayatı zehir edenlere müdahaleye 'baskı' diyenlere ne anlatabilirsiniz Kendi değerlerinden haberi olmayanlara, yalanı, iftirayı, mukaddes düşmanlığını hayat tarzı haline getirmiş insanlarla 'ortak değerimiz' olabilir mi Bazı ortak değer ölçüleri yok ise, olan şey, kopukluktur, yabancılıktır sadece. Batı'nın uşağı olmuş Arapları İslâm ile özdeş gösterip, bulundukları yere de 'İslâm âlemi' başarısızlıklarını daİslâm'da görenlere de ne anlatabilirsiniz. Göz kör, kulak sağır, zihin meflûç! Adını 'ekonomik kriz', 'siyasal kriz' koydukları krizlerin aslında 'insan krizi.' İnsan krizi de dinden, imandan ve Allah'tan bağımsız çözülemez. Etkili bir biçimde ve incitici olmadan dijital işgalden kurtulamaz mıyız Sosyal medya faydalı bir şekilde kullanılamaz mı Facebook, Twetter, akıllı telefon, vb. Bu dünya başka bir dünya artık. O anlayış da bize mahsus özel bir yanlış düşüncenin ürünü. 'Millete zarar verelim' diye yapmıyorlardı elbette. Kendilerine göre idealleri vardı. Haklı ve doğru olduklarına inanıyorlardı. Ama bu, verdikleri zararı ve acıyı mazur göstermez ki. Yanlış yanlıştır. Hele takıntılarıpeşin hükümleri, kendisinin doğrularının dışındakileri kabullenmeme hastalığı uğruna; bir yanlışı, bile bile güzel göstermek; yanlıştan da öte bir haldir. İnsanlık suçudur. Kötülük olsun diye yapmıyorlar, ama kötülüğü planlayana bilmeden alet oluyorlar ve onların yapamayacağı kötülüğü yapıyorlar. Senelerce siyasette en tepeye yükselmiş adamların; utanmadan, sıkılmadan 'Allah'tan korkmadan, kuldan utanmadan' zalimlerle, bölücülerle, iç ve dıştaki şer güçlerle âdeta işbirliği yapmaları çok vahimdir, fecaattir.Bütün dünya da görüyor ve takdir ediyor ki Türkiye iyiye gidiyor. Ekonomik açıdan da öyle, dış politika