Gönül dostlarına kulak vermek

"Bir âdem bir âlem" demişiz, şefkat-merhamet hareketini başlatmış, "insan seferberliği" için yollara düşmüşüz. "Fütuhül kulûb, fütuhül buldandan önce gelir" demişiz. (Kalplerin, gönüllerin fethini, beldelerin fethinden öne almışız.) Medeniyetimize insanlıkla özdeş isimler vermişiz. Kalp Medeniyeti, Gözyaşı Medeniyeti, Yürek Medeniyeti, Şefkat-Merhamet Medeniyeti, Hicret Medeniyeti, Diriliş Medeniyeti, vs. Büyük ve dağınık bir coğrafyada, şaşılacak kadar kısa bir zamanda "insanlık fethi"ni gerçekleştirmişiz. Bütün bunları gerçekleştirenler olarak bizler; şimdi kendi insanlarına, kendi torunlarına, kendi çoluk-çocuklarına sahip çıkmaktan âciz hale gelmişse burada durup bir nefs muhasebesi yapmamız gerekmez mi İnsanımız nerede Nerede hata yaptık Devlet-iktidar-güç-parti-gazete-dernek-vakıf-cemaat-dergi-medya vs. Bütün bunlar insan için vardır. İnsandan önce bunları tercih edenlere, doğru adres göstererek "önce insan" demek durumundayız. O halde insanımız için, onun yetişmesi, gelişmesi ve şahsiyet eğitimi için var olan bu kurum ve kuruluşlar adına insanın harcanıp harcanmadığına dikkat etmeliydik. İnsana hizmet için kurulan bu müesseselerde "insana hizmet" deyince ne anlaşıldığı üzerine mesul ve mükellef olanlar kafa yormalıydı. Yoksa insan; şahsa, kuruma, lidere, teşkilata feda edilip (insanların kurallar için değil, kuralların insanlar için) olduğu da unutulur gider. Burada gönül dostlarının ikazına, irşadına nefesine ihtiyaç var. Ana dizine başını koyan evlat misali. O diz dertleri unutturur, o bakış derûnumuza nüfûz eder. Gönül dostları bizi kendimize döndürür. Mevlana'nın 'Şems'te ne buldun' sualine cevabı ne kadar güzeldir. Diyor ki: "Ben Şems'e rastlamadan önce üşüdüğüm zaman ısınıyordum. Ama Şems'ten sonra ısınamıyorum. Çünkü Şems bana bir şey öğretti. Yeryüzünde bir tek mümin üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin! Ben de biliyorum ki, yeryüzünde üşüyen müminler var,