Dijital işgalden kurtulalım!

Bugünkü dünyevileşme mantığıyla, kadim çağlardaki "ilkel" dünyevileşme mantığı arasında şaşılacak kadar benzerlik buluyoruz. Çünkü insanın tabiatı, zaafları, zamanın değişmesiyle değişmiyor. İnsanın hakikat karşısında aldığı tavırlar, genellikle aynı. Bizim "dünyevileşmiş tip" dediğimiz bu insanın bütün zamanlar ve mekanlar da bir tek dini vardır: Madde, para, ekonomi, şan, şöhret, makam ve mevki. Dünyevileşmiş çağdaş insan tipinin dini ekonomi, imanı para. Bir de buna belki magazin, futbol, bilgisayar-internet teknolojisi ilave edilebilir. Dünyevileşmiş tip, dindarsa dinini, ideolojisi varsa ideolojisini, davası varsa davasını her fırsatta paraya tahvil etmenin yollarını arar. Karunlaşmış bu tip, Müslüman olduğu zaman, "Allah rızası, hizmet, tebliğ, davet, ihlas, cihad, bereket, tekbir" gibi dinin kavramlarını kullanarak sömürür. Hepsinin de mantığı, ortak özelliği tek. Hepsi de tüketimi körükler, rantçıdır, menfaatlerini dinlerinden, imanlarından, ideolojilerinden önde tutarlar. Hepsi de menfaatlari neyi gerektiriyorsa o zaman her şey olurlar. Hepsi de iktidar ve güç odaklarının etrafında pervanedirler. Sabit çivileri olmadığı için daire de çizemezler. Her yerde oldukları için hiçbir yerde değiller. İster yozlaşma deyin, ister dejenerasyon, ister dünyevîleşme. Adını ne koyarsanız koyun "koruma barajları" açıldı. Önüne geleni sürüklüyor. Yalnız başımıza veremeyeceğimiz bir mücadele başladı. Derdi, sancısı, iç sızısı olan, kemiyete değil, keyfiyete bakan insanların bir araya geleceği, birbirine sahip çıkacağı bir mücadele. Başörtülülerin sayısının fazla olması, dindar kesimin maddi imkanlarının fazla olması, gönüllü kuruluşların hizmetleri, vs. gidişatı görmemize mani olmamalı. Muhafazakâr kanalların programına çıkan tesettürlü bayanların yarım sayfa reklam fotoğraflarına bakmanız yeterli. Edeb-hâyâ, sadelik, tabiilik, meşrû zemin, helal-haram, günah sevap hassasiyeti nerede kaldı Ne değişkenlerle sabitelerimizin farkındayız ne de sarsılan "aile depremi"nin farkındayız. İnternetin yıktığı yuvaları, yaşarken öksüz bırakılan yavruları, meşrûiyet kazandırılmaya çalışılan haramları, 'kaçamak'ları, yapanlarla iç içeyiz. Dine uyma değil de dini kendine uydurmaya çalışan müçtehidleri(!) ne yapacağız İç dünyamıza, zihnimize, melekelerimize uyuşturucu zerk edilmiş haberimiz yok! İnsanımızı esir alan dijital işgalin, 'asosyal' hale getirilen sosyal medyanın yerleştirdiği popüler kültür. Hız, haz ve hırs ile kitleleri tüketen kölelere dönüştüren bir yıkım aracı. Aydınımız da dertli. 'Türkiye'deki İslâm hakkındaki entelektüel cehâlet, dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Bu entelektüel cehalet yeteri kadar onur kırıcı değilmiş gibi, bir de İslâm'a karşı inanılmaz bir önyargı ve saldırı dalgası yayılıyor her yerde, her mecrada bütün hızıyla! İslâm'a, Kur'ân'a ve Hz. Peygamber'e her Allah'ın günü her yerde inanılmaz küfürler ve hakaretler ediliyor. Kültürüne, inancına, medeniyetine aidiyet bağlarını ve bilincini yitirmiş,