Döviz bulduk, tamam işler yoluna girdi

Son dönemde yine döviz geliyor, Merkez Bankası rezervleri rahatlıyor türünden iyimser ekonomik haberlerin pompalandığı bir dönem yaşıyoruz. Aslına bakarsanız 128 milyar doların kaybolduğu dönemden bu yana bu haberler gündemden hiç eksik olmadı ve daha seçime kadar da olmayacak.Bunun nedeni çok açık...Eritilen rezervlere ek olarak uygulanan cimri faiz yaklaşımı ile enflasyon, küresel faktörlerin de etkisiyle inanılmaz bir oranı yakalamış, bu ise tüm mali ve reel üretim planlamasını altüst etmiştir. Bu süreç daha uzun bir süre toplumsal acıyı artırıcı bir etkiye sahip olacaktır. Sanıldığı gibi işgücü piyasasında olumlu olarak değerlendirilebilecek bir yapısal gelişme olmamış, ürünlerimize Covid-19 sonrası gelen ek ithal talebinin yarattığı düşük ücrete tabi bir istihdam artışı olmuştur. Diğer bir ifadeyle, pandeminin olumsuz etkisinin reel piyasalarda sonlanmasıyla ek ithal talebinin başka ülkelere kaymasıyla yine başımızı ağrıtacak olan işsizlik verileriyle karşı karşıya kalacağımız açıktır.Reel alım gücünün yükselmediği ekonomilerde aslında işgücü piyasalarındaki gelişmeleri de sentezlemek kolay değildir. Yüksek enflasyonla boğuşan ülkemizde bu durum daha da değişik bir hal almaktadır. Ortalama ücretin yine yanıltıcı enflasyon verilerine dayalı bir ayarlama ile asgari ücrete yapıştığı günümüzde, istihdamı kişi sayısı olarak düşünmek de yapılacak en büyük hatalardan birisi olur. İŞGÜCÜ PİYASASI BAŞKA TELDEN ÇALIYOR30 milyonun üzerinde çalışanın olduğu işgücü piyasamızda ücret gelirlerinin toplam üretimden aldığı payın yüzde 20'lerin biraz üstünde gerçekleşmesi çalışan sayısından çok onun yarattığı katma değerin önemini ortaya koymaktadır. Yaratılan katma değerle eşleşmeyen ücretlerin bağ ağrıtıcı olacağı sanırım vurgulanması gereken önemli bir noktadır.Biraz açalım isterseniz bu konuyu...Ulusal gelirin, gelir yanında paralel bir ölçümü de harcamalarla yapılmaktadır. Bunlar hane halkı tüketim harcamaları, devlet harcamaları, özel sektör yatırım harcamaları