Kıyâmete kadar kabri aydınlık olan kullar...

"Mâdemki dünyâda sâlih bir kişi olarak yaşadın, güzel bir şekilde öldün, burada müsterih ol!"

Ka'b-ül-Ahbâr hazretleri Tâbiînin meşhur velilerindendir. Yemen'de doğdu. Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) zamânına yetişti. Ancak İslâmiyetle şereflenmek üzere, Resûlullah'ın huzûruna çıkmak için hazırlanmıştı. Fakat Resûlullah'ın vefâtını duyunca geri döndü. Hazret-i Ömer'in radıyallahü anh hilâfeti zamânında Medîne-i münevvereye geldi. Humus'ta yerleşti. Burada hazret-i Osman radıyallahü anh zamânında 652 (H.32) senesinde vefât etti.

Ka'b-ül-Ahbâr hazretleri buyurdu ki: "Şöyle duydum: Sâlih insan kabre konur. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi amelleri etrâfını sarar. Azab melekleri geldiğinde karşılarına namaz çıkar. Onlara; "Bu şahıs, ayakları ile Allahü teâlânın huzûrunda durdu, namaz kıldı. Buna azab edemezsiniz" der. Sonra baş tarafından gelirler, bu defâ oruç karşılarına çıkar; "Bu baş, Allah için oruç tuttu, burada azâb edemezsiniz" der. Vücudun diğer kısımlarına gittiklerinde, hac ve cihâd gibi ibâdetler karşılarına çıkarlar. Ellerine geldiklerinde eller; "Allahü teâlânın rızâsı için bu eller sadaka vermiştir. Onun için azâb edemezsiniz" derler. Bütün bu durum karşısında azâb melekleri; "Mâdemki dünyâda sâlih ve temiz bir kişi olarak yaşadın, güzel bir şekilde öldün, burada müsterih ol, rahat yat" derler... Sonra rahmet melekleri gelir. Cennet'ten ışık, yatak ve giyecek getirirler. Kabrini gözün görebildiği kadar genişletirler. Kabrini aydınlatırlar. Kıyâmete kadar kabri aydınlık kalır."

"Allahü teâlâ, mümin kulunu sevdiği zaman, Cennet'te onun derecesini yükseltmek için, dünyâyı ondan uzaklaştırır. Kâfir kuluna gazab ettiği zaman, onu dünyâda rahat kılıp, sevindirir. Böylece onu Cehennem'in aşağı derecelerine düşürür."