Hiç değişmeyen rutin, dünyanın en büyük zevki!

Yunan adalarından Patmos, tam bana göre. Ne çok büyük ne çok küçük. Ne bir 'vur patlasın çal oynasın' tipi parti adası ne de aşırı sessiz. Okuyucularım en sevdiğim mekânının Tsipouradiko olduğunu bilir. Taraması, marine edilmiş çiğ balıkları, fava üzerinde gelen karamelize ahtapotu Ucuz ve güzel mezeler içinse adres Houston.Ege Denizi'ndeki 12 Adalar arasında benim ayağımın en alışık olduğu Patmos. Simi çok sevimli bir ada ama bir hafta geçirmek için çok minik. Kalymnos'taki güzel deniz ürünlerini ve arkadaş olduğum misafirperver taksi şoförü Yannis'i unutamıyorum ama adada çok sayıda 'gyro' peşinde koşan çok sayıda ucuzcu turist var. Mesafeler de biraz fazla. Leros'ta çok sevdiğim Milos lokantası var ama kalacak doğru dürüst bir otel bulamadım. Ayrıca denize girilecek yerler trafikli yollara bitişik olduğu için ben pek sevmiyorum.Patmos'ta hafif yemekler yiyebileceğiniz lokantalar var.Patmos ise tam bana göre. Ne çok büyük ne çok küçük. Ne bir 'vur patlasın çal oynasın' tipi parti adası ne de aşırı sessiz ve dingin. Doğası belki bir Sifnos ya da Santorini kadar çarpıcı değil ama özellikle Chora adlı tepelik yerine giderseniz manzarası çok güzel. Adanın her tarafı plaj değil ama Kampos denen yerde bitişik ve hepsi organize plajlar bulunuyor. Kumsal güzel, şezlonglar rahat, tuvaletler temiz ve hafif yemekler yiyebileceğiniz lokantalar var.Haberin DevamıSOĞUK ESPRESSO VE LOKUM Herhalde çok kişi benim gibi düşünüyor olmalı ki yaz mevsiminde Patmos'ta Yunan veya başka ülkelerden gelen turistten çok bizim vatandaşlarımız var. Sokakta karşılaştığınız birine bir şey soracaksanız hiç çekinmeden Türkçe konuşabilirsiniz çünkü büyük ihtimalle Türk'tür. Buna karşılık, diyelim Fatih Kadınlar Pazarı'ndasınız. Türkçe konuşmakta gene serbestsiniz ama sokakta karşılaştığınız kişinin sizi anlamama ihtimali çok yüksek. İronik ama anlaşılır bir durum.Adayı beşinci ziyaretim olduğu için artık favori yerlerim oluştu ve yeni mekânları pek denemiyorum. Denize Atmos'tan giriyoruz ve buranın lokantası öğlen için bana yeterli geliyor. Ben kendimi daha çok bir rutin müptelası olarak görüyorum. Sabah 10.00 civarında denize girmek Patmos rutininin bir parçası. Denizde kimsecikler yok, çarşaf gibi ve serin. Kulaç atmak için ideal zaman. Arkasından soğuk bir espresso; Freddo. Yanında da kendi getirdiğim tek bir lokum. Geceleri sofrada uzun kaldığım ve şarap içtiğim için sabah hiç acıkmıyor ve kahvaltı etmiyorum. Kahve sonrası 1-2 saat müzik, kitap ve deniz.Haberin DevamıFava üzerinde gelen karamelize ahtapotSonra 13.30 gibi hafif bir öğle yemeği yine Atmos'ta. Örneğin Yunan salatası ve dana carpaccio veya mantarlı pizza ve somonlu yumurta. Ya da pesto soslu kalın erişte ve ton balığı tartar. Arkadan bir karpuz ve iki acı Türk kahvesi. Sonra eşimle tavla partisi. Orada edindiğim Türk arkadaşlarla biraz laflama, cici köpeklerini okşama, okuma niyetiyle tekrar şezlonga uzanma ve okurken gözlerin kapanması... Belki azıcık horlama... Sonra güneş kremimi tazeleyen eşimin tatlı dokunuşlarıyla uyanma. Tekrar deniz ama bu seferki kulaç değil çabasız bir serinleme... 19.00 civarı belki bir aperitif,