Geçcek az kaldı!

"Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin. Önüne türlü güçlükler çıkarıldığı halde kimseden yardım gelmeyecek gibi mücadele edip güçlükleri aşacaksın. Sonra da başardığında; (zorlukları aşarken kayıtsız kalanlar) sana hâlâ büyüksün derlerse onlara da gülüp geçeceksin" diyen rahmetli Atatürk'ün sporda onun tarif ettiği bu profile uyan bir devlet ve spor adamı bulmak için 20 yıldır kendimi çok zorladım. İtiraf edeyim beyhude beklemişim. Son 20 senenin Spor Bakanları Faruk Özak, Murat Başesgioğlu ve biraz da insani ve özel vasıfları ile Sayın Mehmet Kasapoğlu Beyi pas geçersek, sporda zamanı boşa geçirmişiz. Hele hele göreve gelir gelmez 2003 yılında zamanın Spor İl Müdürlerini "çil yavrusu" gibi dağıtan 20 yıllık hükümetin ilk Spordan Sorumlu Bakanı Mehmet Ali Şahin'in bu konudaki vebalini söylemeden geçemem. Değerli okurlarım son yıllarda ve özellikle ülkemizdeki yeni başkanlık sisteminde rastladığımız esasen her sektörde olmakla birlikte sporda da hızla yayılan yeni "baş sallamacılık" ve "evet efendim"cilik modası ülke sporuna ciddi zarar vermiştir. Evet evet yanlış duymadınız, "yanlışa rağmen baş sallayanlardan" bahsediyorum. Bakan, federasyon başkanı hiç fark etmez. Bugün bu seviyesiz alışkanlığın ülke sporunu getirdiği yer sporda yozlaşmanın başlangıç noktasıdır. Yıllarca müstakil Spor Bakanlığı kurulsun diye kurda kuşa hay kırıp, "verdik postaya gider ustaya" diye umutlanırken, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş. Traji komik bir uygulama ile daha "mevcut görevini başaramayan" Kredi Yurtlar Kurumu Spor Bakanlığı'nın sırtına vurulup, bakanlık hantal bir yapıya dönüşürken kimse de buna "yanlış" dememiş. İşin enteresan yanı "özel ihtisas ve hız" isteyen Spor Bakanlığı'nın İl Müdürlüklerine bu kurumun personeli atanırken biz maalesef böylesi