Sana 'yasak' dedik, hâlâ direniyorsun!

Manisa'da Tekel Başmüdürlüğünün yanında, mütevazı Türkiye gazetesi büromuzda iken yaşadığım bir hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum:Yıl 1987 Kasım ayındaydık... Müdürümüz Cahit Abi bana "Orhan abi, resmî dairlerinde broşür dağıtma ve emtia pazarlaması yapmak için şehir içinde seni görevlendirdim" dedi. Bir de emekli Binbaşı Ramazan Mercan Abi vardı. Ramazan Abi halim selim kültürlü, aynı zamanda Almanca Öğretmeni, sohbeti dinlenir; Allah selamet versin hoş bir Abi. Bazen Ramazan Abiyle beraber bazen de ayrı satışa, çalışmaya, çıkardık.Ben de bu görevi canla başla yapmaya başladım. Özel mekânlara iş yerlerine elimizde pazarlama yaptığımız ürünlerle rahatlıkla girip çıkıyoruz ama resmî dairelerde bu mümkün olmuyordu "yasak" diye beni içeri almıyorlardı. Hani "demokrasilerde çare tükenmez" derler ya ben de değişik çarelere başvururdum. Ya o resmî dairenin kapıda bekleyen bekçisinin gönlünü yapar ürünleri öyle içeri götürürdüm. Eğer bekçi de müsaade etmezse, o zaman ürün kataloglarını çantama koyup emtiaları da o dairelere yakın bir esnaf dükkânına bırakırdım. Eğer satış yaptıysam öğlen veya akşam iş çıkışında alanların ürünlerini teslim ederdim. Tabii ki bunu da yapana kadar çok zahmetler çekerdik...Önümüze çıkan hiçbir çetin engel bizleri ümitsizliğe sevk etmezdi. Bilakis şevkimizi gayretimizi artırırdı. Bilenmiş bıçak gibi olurduk, o ihlaslı gayretli ekibimizle beraber. Hedefe ulaşmak için hiçbir engel bizleri yıldırmazdı. Bunu yaparken kimseyle tartışmaya girmez kavga etmez kalplerini kırmamaya azami itina gösterirdik. Düsturumuz