Seneler önceydi... 1976'nın kış aylarıydı. İstanbul'da askeriyede görev yapıyorum. Eskişehir'de iki tane abim hanımlarıyla birlikte bizi ziyarete gelmişlerdi. O zamanlar Şirinevler'de oturuyorum. Ziyaretten birkaç gün sonra onları trenle Eskişehir'e yolcu etmek için Haydarpaşa'ya gitmek üzere Karaköy'deki vapur iskelesine gittik.
Üç kardeş, iki ağabeyim ve ben Jetonlarla turnikeden geçtik... Vapurun gelmesini bekliyoruz. Hanımlar da yan tarafımızda kendi aralarında konuşuyorlar. Biz üç kardeş konuşurken küçük abim bana fısıldadı: "Çaktırmadan turnikeden arkaya bir bak. Üç genç bize bakıyor!"
Çaktırmadan baktım hakikaten üç babayiğit bize bakıyor dikkatli bir şekilde.
"Kim bunlar" dedim abime.
"Ben bilmiyorum" dedi "ben de sana soruyorum tanıyor musun"
"Yok ben de tanımıyorum."
"Bunlar öylesine bakmıyorlar dikkat kesilmişler. Niyetleri kötü olabilir."
Bu arada moralimiz bozuldu. Konuşmamız bitti, üç kardeş bu sürpriz can sıkıcı konuya odaklandık. Ya bizi kim niye kessindi ki Ama üç genç gözlerini bizden ayırmıyor.
Ağabeyim "Herhangi bir durum olursa hazırlıklı olun, gafil avlanmayın" diye uyardı.
Derken bir iki dakika geçti. Benim arkam dönüktü. Küçük kardeşim dedi ki:
"İşte geliyorlar!"
Döndüm bir baktım üçü birden kararlı bir şekilde turnikelerin üzerinden atlayıp üzerimize doğru geliyorlar.
Neyin ne olduğunu anlayamadan vaziyetimizi aldık! Onlar da üç kişiydi biz de.. Hepimize birer tane düşüyordu.