O kafa için karabasan olan kitap!

Gerçekten de çok tehlikeli, hiç de tekin olmayan bir kitaptır... Özellikle de gericiler, yobazlar, kaderini yabancı devletlerle birleştirenler, Cumhuriyet erdemlerine sırt çevirenler, liberal kılıklı soytarılar, işbirlikçiler, tersanelerimizi bile haraç mezat pazara çıkaranlar, hırsızlar, uğursuzlar için adeta bir karabasandır... Daha başlangıcında, bugün birilerinin göklere çıkardığı Osmanlı'nın nasıl işgal altına alınmış, nasıl parçalanmış, nasıl çürümüş olduğunu, devleti yöneten güruhun başta padişah olmak üzere yalnızca ve yalnızca kendi geleceklerini garanti altına almaktan başka bir şey düşünmeyen hain ve gafiller ordusu olduğunu gayet açık gayet akıcı ve yadsınamaz bir şekilde anlatır... Memleketin dört bir yanı işgal altındayken işgal subaylarıyla fink atanları, İngiliz generaline hesap verenleri, İngiliz ajanlarından medet umanları, milletin kahramanlarını topluca, önce Bekirağa Bölüğü zindanına, ardından yaka paça Malta'ya sürenleri tek tek açıklar... Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başlatanların, Padişah denilen soysuzun emri, Dürrizade Abdullah isimli ahlaksız Şeyhülislam'ın fetvasıyla nasıl idama mahkum edildiklerini, öldürülmeleri için nasıl taburlar oluşturulup Anadolu'ya gönderildiğini de okuyabilirsiniz o kitapta... Kuva-yi Milliyecilerin nasıl "vatan haini" ilan edilip Yunan ordusunun "Halifenin ordusu" ilan edildiğini de içiniz bulanarak görebilirsiniz... Tarihin en alçak antlaşmasının Osmanlı'nın burnuna uzatılıp nasıl kabul ettirildiğini, Fransa'nın Sevr kasabasındaki bir porselen fabrikasında Osmanlı heyetine nasıl alay edilerek imzalatıldığını da bulabilirsiniz aynı kitapta... Osmanlı'nın 600 küsur yıllık ömrünün bittiğinin imza törenidir o antlaşma!.. Kaderini kendi elleriyle çizen ulus!.. Aynı kitap, Osmanlı özlemiyle yanıp tutuşanların, Vahdettinlerin, Mustafa Sabrilerin, Ali Kemallerin, İskilipli Atıfların, Şeyh Saitlerin, Şeyh Rızaların Türk Milleti'ne niçin böylesine düşman olduğunu ortaya sermesi açısından da pek sakıncalıdır... Çünkü, bitmiş, ortadan kaldırılmasına yalnızca bir adım kalmış, başkenti bile işgal altında köhnemiş, yıkılması politik ve stratejik gerekçelerle neredeyse 100 yıl geciktirilmiş bir imparatorluğun üzerine, mazlum bir ulusun tarihte ilk kez emperyalizme başkaldırarak zafer kazanmasını ve Cumhuriyeti söke söke kurmasını da anlatır!.. Kurtuluş Savaşı başından sonuna, Lozan Antlaşması'nın imzalandığı ana kadar inanılmaz bir destandır... O destanın içinde yalnızca dış düşmana değil, içerideki hainlere, isyanlara karşı verilen muazzam mücadelenin gözyaşlarıyla okunan hikayesi vardır... O kitap, gün gün, okurken bile yüreğinizi neredeyse durduracak binlerce olayla doludur... Kendi arkadaşlarının önemli bir bölümünün dahi "Yapamayız, gücümüz yetmez, Amerikan mandasını kabul edelim" dediği Sivas Kongresi'nde kürsüye çıkan Büyük Devrimcinin şu sözlerini yazar: Ya İstiklal, Ya Ölüm!.. Sonrası bir su gibi akar gider... Yokluklardan yaratılan bir milli ordu; Başkumandanın tüm çevresinin, "Olmaz, yapamayız" demesine karşın çıkardığı "Milli Tekalifiye Kanunu" ile yurttaşlarından neyi varsa yüzde 40'ını istemesi, milletin koşa koşa neyi varsa vermesi, İnönü Zaferleri, Sakarya Meydan Muharebesi derken, Başkumandanlık Meydan Savaşı'nda askeri otoritelerin "Asla geçilemez" denilen Afyon Hattı'nı iki günde yerle bir eden Mehmetçiğin yalnızca 10 gün sonra 9 Eylül 1922'de Türk Bayrağı'nı İzmir Valiliği balkonuna asması, 6 Ekim 1923'te işgal kuvvetlerinin İstanbul'dan defolup gitmesi, Vahdettin soysuzunun İngiliz Malaya Zırhlısı'na binip kaçması, Cumhuriyetin ilanı, art arda gelen devrimler, kulluktan