İşini bilen haysiyetli medyamız!

Bu arkadaşlar bunu hep yapıyorlar... Medyamızın pek güzide kalemşorlarından, esneklik harikası yöneticilerinden, televizyon dehalarından söz ediyorum... Üşenmedim, arşivlere şöyle bir göz gezdirdim, yüzüm kızardı! O ne biçim kıvraklık, o ne zeka dolu yumuşak geçiş, o nasıl 180 derece keskin dönüş, o ne tarz post modern dalkavukluk, pes yani! Bu arkadaşların tartışılamaz ve de ulaşılamaz özelliklerini bu sütuna sığdırmaya olanak yok; titiz bir araştırmacının karşılıklı olarak, yani dönemlerine göre ayıracağı o manşetler, o köşe yazıları, o "vıcık vıcık" televizyon programları vallahi ciltlere sığmaz! Ben yalnızca birkaç örnek vermekle yetineceğim: Çiller dönemi: "Leydinin topuk sesleri", "Clinton, elini tuttuğu Başbakan Çiller'i hayranlıkla süzdü", "Başbakanın derin tahlil yeteneği karşısında yalnız işadamları değil, biz gazeteciler de hayretler içinde kalmıştık, ama mutluyduk" -Yılmaz dönemi: "Yılmaz Başbakan", "İşte dedim, bizzat Avrupa'nın engellerini bile bertaraf edecek, Türkiye'yi sırtlayıp AB'ye sokacak adam karşımda duruyor", "Mesut Bey, devlet geleneğini iyice özümsemiş ve Turgut Bey'den aldığı politika bilgisini dağarcığında biriktirmiş olmanın rahatlığıyla muhatabına iyi bir ders verdi" -Ecevit dönemi: "Büyük devrimci", "Bülent Bey, mükemmel İngilizcesi ile IMF heyetine Türkiye'nin asla 'evet' diyemeyeceği hususları bir bir sıraladı. IMF heyeti sonunda anlamıştı", "Böyle kritik bir dönemde böylesine zor bir koalisyonu ancak Ecevit bir araya getirebilirdi" -Bahçeli ve MHP: "MHP değişti" (Lider ve kurmayları değişmedik diye yırtınırken!), "Devlet adamı Bahçeli", "MHP merkez sağın en güçlü adayı" -Kemal Derviş: "Tenis oynarken bile ekonomiyi düşünüyor", "Türkiye'nin talihi" Fetullah'a biat zamanı!.. Bağımsızlığından, haysiyetinden en ufak ödün vermeyen(!) medyamızın Tayyip Bey ve AKP ile ilgili yazdıklarını, söylediklerini zaten biliyorsunuz. Ama bir tanesini ibret olsun diye anımsatmam gerekiyor. Başbakanın yanılmıyorsam kendisine hediye edilen maket otobüs yerine hakikisini istemesi üzerine bir güzide gazetemiz şöyle bir başlık atmıştı: Başbakanın ticari dehası!.. İşte bu medya daha birkaç yıl önce "En tehlikeli irtica örgütü", "Taliban işbirlikçisi" diye manşete çıkardığı Fetullah Gülen'i yeniden keşfetti. Sabah Gazetesi art arda iki "büyük araştırma" dizisiyle "İrticacı Fetullah"tan "Mütefekkir Fetullah"a dönüverdi! Daha düne kadar erkek dergilerinde yayın yönetmenliği yapan Emre Aköz isimli zat, hidayete ermiş olmalı ki, önce Said-i Nursi'nin risalelerini ve kişiliğini göklere çıkaran bir yazı dizisi döktürdü. Ardından, yıllardır sağda solda çıkmış yazılardan kolaj yapıp bol övgülü bir "Nur yüzlü Fethullah" dizisi daha kotardı! Milliyet Gazetesi geri kalır mı; hemen "Fetullah Gülen'le 11 gün" başlığıyla hazırlanan röportaj dizisi sür manşetten görücüye çıkarılıverdi! Tabii bu kez Fetullah efendinin başına "Taliban işbirlikçisi" sıfatı eklenmemişti! "Bilinmeyenlerin sorulduğu!" bu müthiş söyleşide Fetullah Efendi'nin neler yediğini, içtiğini, Ruhban okulunun niçin açılması gerektiğini öğrendik. ABD'ye kaçmasına neden olan "Cihat kasetlerindeki" konuşmalarını, yeğenine ait olduğunu söylediği 137 dönümlük, içinde 7 villa bulunan çiftliğin hangi paralarla alındığını, hırkasından başka bir şeyi olmadığını söyleyen bir emekli vaizin böylesine bir imparatorluğun başına nasıl çöreklendiğini ise artık bir başka "keskin dönüş" sonrası, bir başka "müthiş röportaj"