Avrupa'da Efes krallığı

Çılgın bir yarı final sonrasında, büyük bölümü rakibin istediğini oynadığı bir maç izledik finalde. Özellikle maçın başında Tavares ile boyalı alanda sahanın her iki tarafında da istediğini yapıyordu Real Madrid, 15 sayıya ulaştığında 12'si Tavares'ten gelmişti, ribauntlar hep onların ellerindeydi. Aslında Efes tempoyu yükseltmek için hamleler yaptı ama baskıdan olsa gerek, çok uygun pozisyonlarda top çemberden geçmeyince bir türlü ritmini bulamadı. Neyse ki çeyrek sonunda Larkin'den gelen 6 sayı şampiyonun yüreğini bir kez daha sahaya yansıtmasını sağladı. Devamında Micic de sahne aldı. Real, sürekli adam değişerek bizi çembere yollamaya çalıştı ve bunda da amacına ulaştı ama Tavares oyunda yokken Larkin-Micic ikilisinin üretkenlikleri arttı. Real bir türlü temponun yükselmesine izin vermiyor, sertliği artırıyordu. İlk yarıdaki ribaunt üstünlükleri, boyalı alan hakimiyetlerine bir çare lazımdı ve o da tabii ki bu dönemlerin adamı Singleton'dı. Olağanüstü mücadele etti, savunmasıyla fark yarattı, çaldığı toplar gerçekten inanılmazdı. Son çeyrekte Pleiss da boyalı alanı ele geçirdi. Arka arkaya öyle kritik sayılar attı ki, bir ara adeta tek başına oynadı. İlk yarıda ona karşı üstünlüğünü hissettiren Real uzunları, bu kez Alman yıldızın potaya gidişlerine çaresizce baktı. Bryant yarı finalde skorda takımı sırtlamıştı, bu kez kendisine en çok ribauntlarda ihtiyaç vardı, o da gerekeni yaptı, enerjiyi biraz daha yukarıya çıkardı. Sahaya giren girmeyen tüm isimler adeta tek yürek halinde sahada durunca her saniye inancımız daha da arttı. 9 sayı farkla öne geçen Real Madrid'i son çeyrekte potasına yaklaştırmayan ŞAMPİYON, MVP'si Micic'i