Deprem bölgesinde bir iyilik meleği!..

Felaketin dördüncü günüydü.Kahramanmaraş'ta, dayanılmaz acılara yüreklerimiz yanarak tanıklık ediyorduk.Dayanamıyorduk, çünkü iş makineleri dev kepçelerini enkaza saplıyor, toz duman arasında, molozlarla birlikte kurbanların cesetlerini de çıkarıyorlardı.Oracıkta torbalara konulan her cenazenin bulunuluşunda, günlerdir uyumadan, sadece yaktıkları ateşlerde ısınarak son bir umutla bekleşen kalabalıktan çığlıklar yükseliyor, yakınlarını kaybedenlerin feryatları dinmek bilmiyordu.Güneşin devrilip ayazın kol gezmeye başladığı saatlerde onu gördüm.Sakalları uzamıştı, yorgundu.Meğer bir kamyon dolusu erzak ve ilaç getirmiş.Neler getirdiğini sorduğumda sıkılıyor, mahcubiyetini gizlemeye çalışarak başka şeyler anlatıyordu...Yardım malzemelerini kimselere göstermeden dağıttı ve gitti.Dün öğrendim ki üç haftadır Hatay-Arsuz'da imiş...İYİ Parti'nin önde gelen başarılı isimlerinden Dr. Turhan Çömez'in kurduğu sahra hastanesinde gönüllü genel cerrah olarak çalışıyormuş.Kendisiyle birlikte halk sağlığı uzmanı olan eşi de oradaymış.Yaşamlarını insanı yaşatmaya adayan bu değerli ailenin yetişkin kızları da, yurt dışındaki görevini bırakarak Antakya'ya koşmuş. O da, İspanyolların kurduğu sahra hastanesinde tercümanlık yapıyormuş.Birlikte çalıştığı bir hekim arkadaşı anlattı.Depremde tanıdıkları bir çocuk doktoru, iki evladıyla birlikte enkaz altında kalmış. Doktorun kolu sıkışmış çekemiyormuş. Çocuklar da "Baba kurtar bizi!" diye yalvarıyorlarmış. Doktor bakmış kurtaramayacak, orada bulduğu enkaz parçalarıyla kolunu kesmeğe uğraşmış ama başaramamış. Çocukları da arama kurtarma ekiplerinin gecikmesi nedeniyle gözünün önünde hayatlarını kaybetmiş.Enkaz altından çıkarıldığında doktorun ilk sözü şu olmuş:"Bu kolumu kesip alın. Onu kullanamadığım için çocuklarımı kurtaramadım. Artık bundan sonra kolum olsa neye yarar!.."Bir başkası ise deprem anında iki çocuğunu kucaklayarak kaçmaya çalışırken ev üzerlerine yıkılmış. Ama