Bu da bizim Kovid hikayemiz...

"Sevgili dostlar, Kovid kervanı beni de içine aldı nihayet. Yaklaşık 2 yıldır yakalanmadım, aşılarım da tam, kefeni yırttık herhalde falan diye düşünürken...Önce karabasan bir halsizlik çöktü üzerime kamyon misali. Ardından gece boyu insanı paçavraya çeviren ateşli bir üşüme titreme nöbeti. Bir yandan kaslarım yay olup geriliyor, öte yandan kemiklerim eklemlerimden ayrılıyor tarzında lokomotor bir inatlaşma...Sabah herhalde geçti diye bir umut ışığı ararken, çok sürmedi mikrobun "Daha başındayız yiğidim yok öyle yağma" diyen mikroskobik sırıtışını görmek. Gerçekten de arkadaşın daha başımda olduğu yalan değilmiş.Çünkü, bir kesik atsan karpuz gibi çatlayacak tarzda zonklamaya başladı umarsızca başım.Ardından sıra burnuma geldi, kah bir baraj kapağı ile tıkandı sanki, kah yağmur suyu gibi boşandı garibim arkasından. Bakalım sıra nerde diye beklerken, beni yine mahcup etmedi azgın mikrobum. (Mikrobum diyorum kendisini sahiplenince daha tahammül edilir oluyor süreç) Bu defa da deprem gibi boğazımı çatırdatan, hançeremi yırtan bir öksürük nöbeti başlamaz mı.Tufan biraz azalıyor sanıyorsun, ardından yine gümbür gümbür geliyor!..Nöbet bitti derken, nöbet ertesi seni bir sürpriz karşılıyor bu defa. Konuşmaya başlayınca sanki yanında Pavarotti peydah oluyor. Boru gibi kulak tırmalayan senfonik bir ses ve o sesin sana ait olduğunu hissetmenin dayanılmaz hafifliği.İşte böyle sevgili dostlar, 9 Ocak'ta testimin pozitif çıkması ile başlayan Omikron mu bu mikron mu, tipini bilmediğim ama adının Corona SARS-Cov-2 olduğunu bildiğim mikroskobik arkadaşla yaşadığımız bol aksiyonlu süreç.Boşuna SARS dememişler, gerçekten Sars'ıyor!..Biraz mizah unsuru katmış olmama bakmayın, aşılı olmasam, bu süreç eminim çok daha sarsıcı geçecek, belki de hayati risk taşıyacaktı. Uzun sözün kısası; lütfen aşılarınızı ve alınması gereken önlemleri ihmal etmeyin. Aşılı olmanıza güvenip önlemlerden asla vazgeçmeyin..."Okuduğunuz