Acil serviste bir gece!...

Gün geçmiyor ki devlet hastanelerinin birinin acil servisinde görev yapan bir hekim, ya da sağlık çalışanı saldırıya uğramasın.Halk, tıkanan sistem nedeniyle hastane bahçelerine, hatta sokaklara taşan acil servis kuyruklarının sorumlusu olarak sağlık çalışanlarını görüyor ve en ufak gecikmede şiddete başvuruyor.Öfkesi ve canı burnunda insanlar oradaki personelin aslında aksaklıklar zincirinin son halkası olduğunu düşünemiyor.Çünkü canının derdine düşmüş oluyor!..Oysa o ekiplerin ne zor koşullarda ve ne kadar büyük özveriyle görev yaptıklarını bilseler, inanıyorum ki bırakın saldırmayı, çalışanlara acırlar.Acil servis, bütün branşlara gelen hastaların ivmelerinin düşürüldüğü güçlü bir hava yastığıdır. Ölüyü dirilten, acıyı azaltan, ateşleri düşüren, sinirleri yatıştıran öfkelere siper olan en ön cephedir. Bu nedenle acil ekiplerinde görev alanlar -personelinden hocalarına kadar- saygı duyulması gereken birer kahramandırlar... Opr. Dr. Fatih Düz'ün bir acil servis nöbetinde yaşadıklarını okuyunca, siz de bana hak vereceksiniz."Yıl 2005...İzmir Bozyaka SSK Hastanesi Ürolojiyi kazandım. Asistanlığa başladığım ilk ay, acil servisteki doktor açığını kapamak için daha üroloji servisine adım atamadan ve sıfır doktorluk tecrübesiyle acil rotasyonuna gönderildim. Böylece acilde nöbet tutmaya başladım.Bilen bilir; Bozyaka, İzmir'in belki de Tepecik'ten sonra en karmaşık yerlerinden biridir. Nöbetler adeta meydan muharebesi tadında geçer ve her nöbette 1000 civarı hasta bakılır.Bir nöbet tutup 4 gün dinleniyorsun ama, o 4 günde acısı ancak çıkıyor, neyse...Acilde 2. nöbetim... Tecrübeli bir pratisyen ve yeni yetme üroloji asistanı ben nöbetçiyiz. Gündüz bir şekilde geçiyor ama ikimiz de akşam olmasını hiç istemiyoruz. Çünkü bizim ülkede akşam saat 20.00'den sonra (yemeğin ardından) hasta olmak diye bir gerçek var.O istenmeyen saatler geliyor ve karanlıkla beraber hasta akını başlıyor. Öyle bir akın ki, adeta istila... Biz 2 doktor, tek silahımız boynumuzdaki stetoskop, ayakta hasta bakıyoruz.Yan yana çok seri bakıyoruz. İkimizin de önünde en az 50 hasta, tek sıra halinde kuyruktalar... Hastaların "desk"in (tıpta masa anlamında kullanılıyor) arkasına geçmemeleri lazım, zira kale düşerse biz biteriz, iyi de gidiyoruz, arada birbirimize bakarak, göz kırpıp yüreklendiriyoruz.Tam o sırada korkulan oluyor ve kırmızı alana "arrest" (kalbin pompalama fonksiyonunun durması) geliyor. Hekim arkadaş, "Sen idare et ben halledip geleceğim" diyor ve kırmızı alana gidiyor.Böylece onun hasta kuyruğu da ekleniyor mu banaArtık tek başımayım ve önümde, acilin dışına kadar taşan bir kuyruk var.Tabii çok geçmeden homurdanmalar ve tacizler başlıyor. Şeytan diyor ki; "At kendini yere bir konversiyon nöbeti geçir, yat sedyeye..." ama sonra