Türkiye devrimi

Berlin Duvarı yıkılıp Doğu ve Batı Almanya birleştirildiğinde takvimler Ekim 1990'ı gösteriyordu. Bu birleşmeyle birlikte Almanya 2017 yılına kadar geçecek sürede bir büyük kalkınma hamlesi ortaya koyacaktı. Ama ilk on-on beş yılı sancılı geçti. 1990 ila 2002 yılları arasında Türkiye çalkantılı bir dönem yaşıyordu. Almanya'nın da derin Avrupa'nın da katkısıyla! PKK terör örgütünün artan eylemleri, faili meçhul cinayetler, 5 Nisan kararları, 28 Şubat darbesi, 99 depremi ve nihayet 2001 krizi... Batan bankalar, ağır altyapı sorunları... 2004 yılında Almanya'da işsizlik oranı yüzde on bire dayanmıştı. Cari açık da yüzde dörde. 'Avrupa'nın hasta adamı' deniyordu Almanya'ya. Lakin yüksek kaliteli ürün ihracatı için gerekli tüm altyapıya sahipti. 2008'e gelindiğinde küresel krize rağmen Almanya performans artırmıştı. 2017'de Avrupa Birliği'nin en düşük işsizlik ve en yüksek bütçe fazlasıyla şampiyonluğunu ilan ediyordu. Avrupa'nın hasta adamlığından, AB'nin şampiyonluğuna. Peki bunu nasıl yaptı Tek cümleyle izah edelim; üretip ihraç ederek. Bu! Gelelim Türkiye'ye. 2002'de adeta bir enkaz devralan Erdoğan bugüne değin dur durak bilmeden Türkiye'nin alt yapı sorunlarıyla boğuştu. Gelin görün ki bu süreçte Erdoğan'ı bir tek gün rahat bırakmadılar. E-muhtıra, Ak Parti'ye yönelik kapatma davası, Cumhuriyet mitingleri, PKK terörü, Danıştay saldırısı, Gezi kalkışması, 1725 emniyetyargı darbesi, 15 Temmuz işgal girişimi, Suriye meselesi, çukur eylemleri, ekonomik saldırılar ve dahası... Tüm bunlara rağmen yaklaşık yirmi yıllık bir zaman diliminde Türkiye otoyollarını, köprülerini, havaalanlarını, limanlarını, enerji santrallerini yapmayı başardı. Savunma sanayiinde dünyayı kıskandıran üretimler gerçekleştirildi. Yerli otomobil, uçak, helikopter. Yeni organize sanayii siteleri. Nükleer enerji santrali. Saymakla bitmez; zaten geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı sosyal medyadan paylaştı. Şimdi gelelim asıl