"İsrail'in Kutsal Terörü-2"

İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırım suçları işlerken en çok kullanıldığı iki gerekçe var: "İsrail'in güvenliği" ve "misilleme hakkı." İşgalci İsrail, önce zemin hazırlıyor, planlamalar yapıyor, hatta kendi vatandaşlarını bile gözden çıkararak sözde güvenliği için misilleme hakkını kullanıyor. İsrail'in ilk Dışişleri Bakanı ve eski Başbakanlarından Moşe Şaret, İsrail'in bu kapsamdaki kurgularına yönelik çok sayıda olayın yaşandığına günlüklerinde yer veriyor.

İsrail'in güvenliği gerekçesi işgale ve yapılan katliamlara kılıf yapılırken Filistinlilerin ve bölgedeki devletlerin güvenliği hiç dile getirilmiyor. İşgalci İsrail'in uzun yıllardır sürdürdüğü terör eylemleri ve bölge ülkelerine yönelik komplolar hiçbir zaman uluslararası alanda tartışılmıyor. Uluslararası hukuku defalarca ihlal etmesine rağmen sürekli korunuyor.

İsrail güvenlik gerekçesi dışında "misilleme" stratejisiyle de hedeflerine yürüyor. Ancak bu stratejinin yanına uluslararası destek için uygun şartların oluşturulması için düzmece kurgular yapıyor. Böylece Batı'dan ekonomik ve askeri yardım alabiliyor. Bu komplolara dair yaşanmış çok sayıda olay var ama bir örnek verelim. 1955 yılında İsrail'in, Gazze şehrinin girişindeki bir Mısır askeri üssüne düzenlediği saldırıyla ilgili Moşe Şaret'in günlüğünde şunlar yazıyor:

"Şoke oldum. 39 ölü, 390 yaralı, aralarında bir de 7 yaşında çocuk var. Askeri sözcünün Savunma Bakanı'nın emri üzerine basına yaptığı açıklama gerçeğe uygun değil. Birliklerimizden biri sınırlarımız içinde saldırıya uğramış, bunun üzerine ateş açarak karşılık vermiş ve çarpışma böyle meydana gelmiş. Bize kim inanır" İsrail'in her zaman yaptığı tezgahı uygulamıştı... Vurmuş, kaçmış ve sonrada sözde misilleme hakkını kullanmıştı.

Daha kötüsü İsrail, 1955 yılında yaptığı katliamı dünyaya farklı anlatmaları için büyükelçilerine yazılı bir yönerge gönderiyor. Şaret yönergenin nasıl hazırlandığını günlüklerinde şöyle anlatılıyor:

"Büyükelçilere sessiz kalmayıp, Mısır'ı suçlayıcı bir tutum izlemeleri yolunda talimat verilmeliydi... Büyükelçilerimize yönelik yazılı bir yönerge hazırladım. Basının olayı şu şekilde yorumlaması daha uygun olacaktır... Dünya kamuoyu şimdi bizi; bir yandan, izole ediliyoruz, güvenliğimiz tehlikede diye ağlayan, diğer yandan da kitle katliamları düzenleyen kana susamış bir saldırgan olarak görecektir... Bu olay şu şekilde de ele alınabilir; misilleme eylemi, devletin güvenliği sorununu göz ardı eden süper güçlerin politikasına karşı sonuna kadar mücadele edecek bir ulusun ve ordusunun zora dayalı bir eylemidir. Öncelikle kamuoyunda bu kanının yaygınlaşması için bir şeyler yapılmalıdır." Görüldüğü gibi işgalci İsrail 1955 yılında düzmece bir olay üzerine yaptığı katliamı dünyaya farklı göstermek için büyükelçilerini devreye sokuyor. İsrail bugün de yaptığı soykırımı büyükelçileri ve medya organları vasıtasıyla aynı yöntemleri kullanarak anlatıyor. Yaklaşık 70 yıldır katliamlarına gerekçe yaptığı İsrail'in güvenliği kavramını bugünkü soykırımına da gerekçe yapıyor.