Kubeysiyyât

Yeni Şafak Taha Kılınç - KubeysiyyâtÇerkes asıllı Suriyeli yönetmen Necdet İsmail Anzur tarafından çekilen ve 2010 yılında bir uydu kanalından yayınlanan "Mâ Meleket Eymânukum" (Ellerinizin Sahip Oldukları) adlı dizi, üyelerinin tamamı kadınlardan oluşan Suriyeli bir dinî cemaati anlatıyordu. Başlarındaki "şeyh hanım"a sorgusuz-sualsiz itaat eden bu kadınlar, dizinin kurgusunda "terörist" imaları eşliğinde takdim ediliyor, cemaatin gizli örgütlenme yoluyla genç kızların beynini yıkadığı ve toplumsal tehlike oluşturduğu vurgulanıyordu.Açıkça belirtilmese de, Suriye halkı, "Mâ Meleket Eymânukum"da kimin tasvir edildiğini daha ilk bölümde hemen anlamıştı: Kubeysiyyât (Kubeysîciler).Filistin asıllı tüccar bir babanın kızı olarak 1933'te Şam'da dünyaya gelen Munîra el-Kubeysî, Şam Üniversitesi'nde biyoloji tahsilini tamamladıktan sonra İslâmî ilimlere merak sarmış, ardından 1950'lerden itibaren Şam'daki bütün büyük âlimlerle temas kurarak kendini geliştirmiş bir isimdi. Zaman içinde, 1964'te Baas rejimi tarafından Suriye Müftülüğü'ne atanan Şeyh Ahmed Keftârû'nun has talebelerinden birine dönüşen Kubeysî, onun vasıtasıyla Nakşibendî usulünü benimsemişti. Akabinde, Keftârû'nun kızı Vefâ ile arasında meydana gelen gerilim sebebiyle şeyhinin yanından ayrılmak durumunda kalarak, üyelerinin tamamı kadınlardan oluşan kendi cemaatini kurmuştu.Hâfız Esed'in 1970'ten 2000'e kadar devam eden iktidarı boyunca, Munîra el-Kubeysî'nin talebeleri Suriye'nin her yerine ve çevredeki yakın ülkelere yayıldılar. Bu süreçte Muhyiddîn İbn Arabî ve Hallâc-ı Mansûr'un düşüncelerini esas alan bir çizgiye evrilen cemaat, mensuplarının kıyafet biçimiyle de dikkatleri çekmeye başladı. Yönetici tabaka, siyah renkli başörtüsü takıyordu. Kararların uygulayıcısı olan orta tabaka ablaların başörtüsü rengi lacivertti. Alt tabakadaki talebeler ise beyaz başörtülüydü. Başörtüsünü iğneyle tutturmak kesin şekilde yasaktı. Örtü muhakkak düğüm atılarak bağlanmalıydı. Bu, cemaat içi bağlılığa işaretti. Tesettürde yüzü kapatmak veya peçe takmak tasvip edilmiyordu. Cemaatin bütün kadınları siyah veya lacivert, bedene tam oturan mantolar giyiyordu. Abiye tarzında geniş kıyafet veya kot kumaştan Batılı giysiler de keza yasaktı.Cemaatle ilgili gözlerden kaçmayan bir diğer detay, içerideki katı hiyerarşiydi. Munîra el-Kubeysî'den aşağı doğru piramit genişlerken, cemaat üyeleri hayatlarının herhangi bir alanında, yapacakları herhangi bir şey için muhakkak "üstâze"lerden izin almak zorundaydılar. Mensuplarını Suriye'nin zengin ve köklü ailelerinden devşiren cemaat, halkın önüne çıkardığı temsilcilerinin eğitimli ve kültürlü olmasına özellikle dikkat ediyordu. Her adımın hiyerarşi disipliniyle atıldığı bir yapıda, cemaat kadınlarının evlilikleri de elbette sıkı bir denetime tabiydi. Bu çerçevede, kocaların (veya koca adaylarının) varlıklı insanlar olması tesadüf değildi.Hâfız Esed'in el üstünde tuttuğu ve Müslüman Kardeşler Teşkilâtı'na açtığı savaş sırasında "İslâm'a veya Müslümanlara düşman değilim, bakın"