19 Ocak 2007'de menfur bir cinayet Türkiye'yi sarsmış, dünyada büyük yankılar yaratmıştı.
Hrant Dink''in planlı bir cinayetle katledilmesi
Saat 15.00 sularında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde 17 yaşındaki tetikçi Ogün Samast'ın sıktığı kurşunlarla can vermişti. Hiç unutmadığım fotoğrafı, yüzüstü boylu boyuna cansız yatan Hrant'ın ayakkabısının tabanındaki deliktir.
Cinayete bütün partilerimizle ve milletçe büyük tepki göstermemiz, o acının yanında yüzümü ağartan bir teselli olmuştu.
MADDE 301
O sırada "TCK 301. madde" çok konuşulurdu; yani "Türklüğe hakaret" iddiası Dink bu maddeden mahkum edilmiş, cezası ertelenmişti. Halbuki bilirkişi raporunda Hrant'ın yazdıklarının böyle bir suç kapsamında olmadığı belirtilmişti.
Yazının tümünü okuduğumda, ne amaçla söylediğini gördüğümde ben de "suç yok" diye düşünmüştüm, hâlâ da bu kanaatteyim.
Hrant Dink'in uluslararası sempozyumlarda tehcir faciasının soykırım diye nitelenmesine karşı çıktığını da hepimiz biliyoruz. Ama elbette 1915 faciasının acısını yaşıyor, karşılıklı düşmanlık yerine "karşılıklı anlayış" istiyordu.
Bu yönde iletişim geliştirme amacıyla kurduğu Agos gazetesi, ilk Türkçe ve Ermenice gazetedir.
TARİHİN BIRAKTIĞI ACILAR
Dink, bu dava ile meşhur olmuştu. Bazı çevreler onu "Türklüğe hakaret etti" diye tanıdı.
En büyük sorun, ya da sorunun kaynağı budur.
Milli devletlerin, ulus devletlerin oluşması sürecinde, uzun asırlardır birlikte yaşamış toplumların, milli dil ve bağımsızlık iddiasıyla ayrışmaları hemen bütün yerlerde büyük acılarla gerçekleşti. Tarihin acı hatıraları zihinlere karşılıklı önyargılar nakşetti.
Türklerin ve Ermenilerin nasıl dostça, sımsıkı komşuluk ilişkileri içinde yaşadığı, ama komşuların arasında "komitalar" girince dostlukların nasıl ateşli düşmanlıklara dönüştüğü konusunda Diyarbekirli Ali Emiri Efendi'nin "Osmanlı Vilayat-ı Şarkiyesi" adlı kitabını herkese önemle tavsiye ederim.
Cenaze töreninde, Hrant'ın sevgili eşi Rakel Dink'in kocasının katilini kastederek söylediği şu sözleri bugün hem zihnimizle hem kalbimizle okumalıyız:
"Yaşı kaç olursa olsun, 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim."
Bebeklerden katiller çıkaran karanlık, yani her türlü fanatizm, bağnazlık, kör düşmanlık
ORTAK ACI
1915 facialarını anlatan kitabıma "Ortak Acı" adını vermiştim, öncesiyle sonrasıyla karşılıklı yaşadığımız büyük acılar
Acı hatıralar bırakan feci olaylar karşılıklı tarihte kalmalı, en azından artık kine yer verilmemeliydi.
Siyaset bilimci Seymour Martin Lipset'in "aşağı sınıfların otoritaryanizmi" diye geliştirdiği bir kavram var; "