Ölü Ozanlar Derneği izleyen muhafazakar olmaz

B.Sezen Aksu ve Sedef Kabaş el ele vererek memleketin gündemini bir anda bir başka yere çekmeyi başardı. Bir süre önce ekonomi konuşuyorduk ve ben sormuştum "hani nerede o sanal özgürlük gündemi" diye... Geçtiğimiz 20 yılda şöyle bir bakacak olursanız AK Parti iktidarının ve Erdoğan'ın sürekli olarak farklı ve hatta bazen 180 derece zıt gündemlerle; ancak aynı merkezlerce eleştirildiğini görürsünüz. Aynı adam dün "ülkeyi Amerika'ya sattı" diyorken birkaç yıl sonra "Amerika ile bozuşacak ne vardı diye sordu. Defaaten bu ve bunun gibi nice şeyi işitmişliğim var. Yaşam tarzına müdahale ve özgürlük gündemi de aynı bu gibi vesile olsun diye bulunmuş argümanlardandı. Sürekli bir özgürlük talebi ile karşı karşıya değildik ancak sair argümanlar nadasa bırakılmak istendiğinde yaşam tarzına müdahale ve özgürlük argümanı devreye sokuluyordu. Şimdi Allah aşkına şu bir haftadır yaşadığımız saçma sapanlığın özgürlükle ve yaşam tarzı ile ne alakası var Şahsen beni de sinirlendiren şey karşımızdaki bensizliğe ölçüsüz mukabelede bulunmak. Ne bileyim Sezen Aksu ya ben de kızdım geçen hafta yazı da yazdım bu blasfemidir diye. Fakat kadını vicdanlarda mahkum edip bırakmak yerine hakaret ederek işi tehdide vardıranlara elbette ben de eyvallah etmeyeceğim. Sedef Kabaş'ın terbiyesizliğinin mukabili tutuklanma mıdır ben anlamam ancak anladığım ve bildiğim ülkemizdeki hukuk sisteminin sık sık vicdanları mecruh ettiğidir. Ölçülü mukabelede bulunmak ve densizden kurban yaratmamak bu oyunun en temel kuralıdır sanırım. Neyse bunu geçelim gün sonunda işin eğrisi doğrusunu bulur. Ben bugün bu yazıda bir başka insan tipini tenkit edeceğim. Sezen Aksu'nun tahkirini de Sedef Kabaş'ın terbiyesizliğini de ölçülü bir şekilde reddetmek yerine ölçüsüzce bu iki kadına saldıranlara bakarak bu densizlikleri savunmak refleksin ortaya koyan sözüm ona dindar muhafazakar abiler saçmaladınız. İllaki akil adam ve oynayacaktıysanız, haddi aşanları hadde davet edebilirdiniz. O kadar ihtiyacımız var ki ölçü hatırlatan nasihlere... Bakın ben size genç bir kardeşiniz olarak temel sıkıntınızın ne olduğunu söyleyeyim. İlk gençliğinizi 80'li yıllarda yaşadığınız ve "Ölü Ozanlar Derneği" filmini dönüp dönüp izlediğiniz için bütün değerlerinizin en ortasında özgürlük talebi yer alıyor. Muhayyel ve mevhum bir özgürlük talebi bu. Sizler sadece 80'lerin nevzuhur neo-liberal dalgasıyla başları dönmüş ve sarhoş olmuş iyi insanlarsınız buna şüphem yok. Nasıl devrimciler devrim yapmaktan daha zevkli bir sürekli olarak devrimi kovalama uğraşı içinde olmak durumunda hissediyorlarsa kendilerini