Dün dündür

B. Yarın, 20 Eylül, 1187 yılında Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü kuşattığı günün sene-i devriyesi. Temmuz başında Hıttin Savaşı'nda düşman ordusunu yok etmiş, iki aylık bir hazırlığın ardından Kudüs'ü kuşatmıştı hazreti Selahaddin. Sonrası hepinizin malumu; yaklaşık 750 sene İslam idaresi altında kaldı Kudüs.Bu yazıyı kaleme aldığım 18 Eylül ise, yani siz okurlar için dün, 1982 yılında vuku bulan Sabra ve Şatilla katliamının yıldönümü. Lübnan'a sığınmış olan ve kamplarda yaşayan binin üzerinde Filistinli mülteci, yüz elli Hıristiyan falanjist militan tarafından vahşice katledildi. Saldırganların bahanesi, bombalı saldırıda can veren Lübnan Başbakanı Beşir Cemayyel'in intikamını almak ve kampta bulunan sözde silahlı Filistinli milisleri silahsız hale getirmekti. Cemayyel Maruni Hıristiyandı ve falanjistlerin iddiası, kendisinin Suriye istihbaratı ile işbirliği içindeki Müslümanlar tarafından katledildiği şeklindeydi. Oysa Cemayyel'i öldüren bombayı yerleştiren de fünyeye basıp patlatan da Habib Tanyos Şartuni isimli bir Hıristiyan gerillaydı. Şartuni, Cemayyel'i İsrail ile işbirliğinden dolayı Lübnan davasına ihanetle suçluyordu. Neticede bahane dediğiniz şey imkan gibidir, istenince bulunur. Falanjistler, Ariel Şaron zaliminden aldıkları destekle çoluk çocuk demeden silahsız Müslüman Arapları katletti. Tarihlerindeki en şanlı ve şerefli hadisenin 795 sene-i devriyesinde, Hazreti Selahaddin'in torunları bir mülteci kampında çaresizce can verdi... "Kanunsuz", "Hukuksuz", "Zorba" diye hakaret ettikleri, "Sizi ben bile kurtaramam" gibi tehditleri günaşırı sıraladıkları, köpek ve bebek davalarıyla onurunu gururunu ayaklar altına aldıkları, nahak yere astıktan sonra asıldığı ipin parasını ailesinden talep ettikleri bir başbakan vardı: Adnan Menderes... Darbeyi meşru göstermek ve asılmasını haklı çıkarmak için uydurmadıkları yalan, atmadıkları iftira kalmamıştı. Gazeteci sıfatlı onursuzlar her türlü yalanı söylemişlerdi hakkında. Efendim üniversite öğrencilerini öldürüp kıyma makinelerinde çektirmiş Menderes... Yalan makinesi gibi çalıştılar merhumun iktidarı boyunca. Vefatının sene-i devriyesinde kabrini ziyaret ettiler, Fatiha okur gibi yaptılar. Zulmün ve katlin siyasi varisleri, o gazetecilerin yolundan giden gazetecilerle benzer tezgahlar içinde, benzer ifadeleri aynı motivasyonla