B.
Türkiye'deki toplumsal tabakalaşmanın herhangi bir gerçekliğe dayanmadığını, aksine muhayyel bir sınıfsallaşma olduğu hususundaki kanaatimi daha evvel beyan etmiştim. Bu sebeple kendinden bahsedebileceğimiz bir toplumsal tabakalaşma değil olsa olsa bir yarılmadır.
Evet, bu garip bir üsttenciliğin ve içselleştirilmiş elitler gettosunun ortaya çıkmasıyla neticelendi. Elitlikleri ise paçalardan damlayan süflilik sosuyla servis ediliyor oluşuyla komik ve anlamsız. Bir görmemişlik ve sonradan görmelik, Anadolu ile arada kapanmaz bir deruni mesafe, yerele karşı hor bakma ve neticesinde amorf bir hayat tarzının ala-yı vala ile tervic-ü tahsin edilişi...
Eskiden muhafazakarlar kendi gettolarında yaşarlardı. Bu, yirminci asırda zelotlaşmış her dünya muhafazakarının neredeyse tek ortak refleksiydi. Şimdilerde elitler gettolarında yaşıyor, şehrin ve ahalisinin erişemeyeceği korunaklı alanlar talep ediyor. Çocukları özel okullarda, kendileri ise sınıftaşlarının, sosyal ilişkilerin minimize edildiği sosyalleşme alanlarında izole bir korunma ile toplumsal vebadan korunuyorlar. Velakin bu içselleştirilmiş gettoluluk hali, adeta maske ve eldivenle, kerhen dahil oldukları toplumsal mahalleri tanzim etme arzularını bir türlü gemlemiyor. Kendi mutantlaşmış zihinlerini, halen bir parça organik, otantik kalmayı başarabilmişlere dayatmak istemeleri tahammül edilmesi müşkül şeydir. Caminin cumanın düzenini dahi bunlara sormadan koyamayacağınıza iman ediyorlar.
Çok rica ederim, bu yazıyı buraya kadar büyük bir sabırla okumayı başarmış pek sevgili dost, şu sorunun cevabını birlikte arayalım: Türümüzün ve mahallemizin, gerek aşağılık kompleksi gerekse orta halli mütehammil tabiatı sebebiyle yüz küsur yıldır bu kitleye doğru on adım attık. Allah aşkına insaf ile söyleyin, kendilerinden size karşı atılmış bir adım ile mukabele gördü mü bu yaranmacılık Bir nigahı uğruna denizleri tutuşturacağınız, alnında halka halka aşüfte kakülüyle size burun kıvıran o yabani ottan hiç murad alabildiniz mi
Cevabı ikimiz de biliyoruz. Keçiboynuzundan pekmez, midye kabuğundan sedef, çöven otundan helva çıkaran siz kabiliyetli dostlar, Allah aşkına bu takarrüb hevesinizden bir netice çıkarabildiniz mi Çıkaramazsınız. Sorsanız, toplumu kutuplaştıran sizlersinizdir. Ya hu, her temerküz ettiğiniz yerden fersah fersah kaçmak uğruna milli menfaatlere, kamu yararına, şanlı bayrağa, devlete, dillerine pelesenk ettikleri Atatürk'e bile, sırf sizler oradasınız diye sırt dönmedi mi bunlar
İşte izlediğimiz oyunun elan devam eden perdesi: Filistinli yavrular, gözü dönmüş düşman tarafından katledilmesin, eşkıya dünyaya hükümran olmasın diye çırpınıp duruyorsunuz. Sırf siz o saftasınız diye İsrailcilik yapanlara denk gelmediniz mi İronik bir iddia ancak artık eminim; bunları Filistin davasına ısındırmak istiyorsanız, kerahat vakti "İsrail" diye bağırın; zaten Avrupa'da modalanan Filistin destekçiliğine imrendikleri için, henüz akşam okunmadan ellerinde Filistin bayraklarıyla sağda solda gezmeye başlayacaklardır. İş ki sizden uzak bir başka cepheye konumlanabilsinler.