Denge siyâsetleri

Yeni Şafak Süleyman Seyfi Öğün - Denge siyâsetleriTürkiye, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta başından itibâren bir denge siyâseti tâkip etti. Bunu tarafsızlık olarak değerlendiremeyiz. Türkiye Cumhûriyeti, bir NATO üyesi devlet olarak, kâğıt üzerinde ve söylemde, müttefikleriyle berâber davrandı. Rusya'yı bir işgâlci güç olarak târif etti. Ukrayna'nın yanında olduğunun altını çizdi. Ukrayna ordusuna İHA ve SİHA desteği verdi. Bununla berâber NATO'nun Rusya'yı düşmanlaştırma ve tecrit etme uygulamalarına dâhil olmadı. Ambargolara iştirak etmedi. Hava sâhasını kapatmadı. Rusya ile olan münâsebetlerini her seviyede belirli bir çizgide devâm ettirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, eş anlı olarak hem Zelenski hem de Putin ile görüşebilen yegâne NATO devletinin reisi olarak temâyüz etti. Sâhada bunun semeresini de gördük. Her ne kadar neticesiz kalsa da, savaşan iki devletin üst seviyedeki yetkililerinden müteşekkil heyetler aralarında gerçekleşen yegâne görüşmeyi Türkiye tertip etti. İstanbul buna ev sâhipliği yaptı. Yine bu çift taraflı olarak ilişkileri devâm ettirme kabiliyetine dayalı olarak Türkiye, tahıl koridorunun açılmasında ve muhtemelen Afrika'nın açlıktan kırılmasını engellemekte büyük bir iş başardı. Türkiye her fırsatta savaşın sona ermesi için arabulucu olmaya hazır ve nâzır olduğunu dile getiriyor. Türkiye'nin bu husûsî performansının neticeleri neler oldu Buna bir bakalımEvvelâ söylemde büyük bir takdir topladığımızı söyleyebiliriz. Başta BM çevreleri, Genel Sekreter Guterres olmak üzere, AB ve ABD yetkilileri Türkiye'nin performansına müteşekkir kaldıklarını beyân ettiler. Lviv'deki toplantıda Zelenski de bu teşekkür kervânına katıldı. Putin, Soçi'de Erdoğan'a minnettar olduklarını ifâde etti. Ne kadar güzel değil mi Ama, üzerinde düşünüldüğünde tablonun bu kadar pırıl pırıl olmadığını, içinde çok sayıda leke taşıdığını görebiliriz.AB açısından bakalım. Tahıl koridorunun açılmasından memnun kaldıklarını söyleyebiliriz. Tahıl krizinin devâm etmesinin, Afrika'da başlaması muhtemel olan bir açlığın Avrupa'ya doğru büyük bir göçü başlatabileceğinden endişe ediyorlardı. Krizin aşılması AB'yi rahatlatmış olmalıdır. Diğer taraftan, AB çevrelerinin Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkilerini devâm ettirmesi, bilhassa saatlerce devâm etmiş olan son Soçi görüşmesinden son derecede rahatsız olduklarını gördük. Taktik olarak kendilerini rahatlatan bir sürecin stratejik olarak kendilerini ne kadar rahatsız ettiğini hemen ortaya koydular. Elbette bu, AB'yi neredeyse cendereye almış olan ABD ve Birleşik Krallık ittifâkının duyduğu rahatsızlığın yüzeye vurmuş hâliydi. Türkiye'ye karşı iyi polisi oynayan Birleşik Krallık, Azerbaycan-Türkiye yakınlaşmasını kendi kontrolünde tutmak ve eş anlı olarak hem Rusya hem de AB'ye karşı kullanmak arzusunda. Bilhassa AB-Azerbaycan yakınlaşmasında son derecede rahatsız olduklarını tâkip edebiliyoruz. Londra'da Azerbeycan Sefâreti'ne karşı, ne idüğü belirsiz bir örgüt mensuplarınca yapılan baskını bu yolda bir gözdağı olarak değerlendirdiğimi vurgulamak isterim.Rusya, Türkiye'nin konumunu gâyet iyi idrâk ediyor ve kabûlleniyor. Montreux'nün işletilmesinden kısmen kendisi de zarar görse bile, nihâyetinde Karadeniz'de rahatlıyor. Türkiye'nin ambargolara katılmaması, hava sahasını açık tutması, ticârî ilişkilerin devâm etmesi Rusya'yı memnun eden gelişmeler. Putin ile Erdoğan arasında, Tahran ve Soçi ayaklı iki