Demokrasinin meşruiyeti

Malatya'dan Ömer Gültekin: "Demokrasilerde açık-saçıklık ve sefahet serbest değil midir Bunlara önlem almak nasıl olacak Böyle olunca demokrasi nasıl caiz olabilir Bediüzzaman bunu nasıl savunmuştur" diyenlere ne diyebiliriz"Bir Kur'ân Mu'cizesi Bu gün 27 Mayıs... Ülkemiz demokrasisinde kara bir sayfa! O yıldan sonra ülkemiz her on yılda bir böyle bir müdahaleyi göregeldi. Gücünü halktan alan meşru hükümetlere karşı meşru olmayan müdahaleler ülkenin belini büktü. Hükümetler meşruiyetini nereden alıyor Halktan... Bu yetkiyi halka kim veriyor Kendini yönetecekleri seçme hakkını halka veren Kur'ân'dır. İki âyet bu konuda amirdir: "Onların işleri aralarında meşveret ile yürür."1 Ve, "İş hakkında onlara danış."2 Bu âyetler geniş manada halkın genel eğilimine, iradesine, temayülüne sorumluluk veriyor. Yöneticisini seçme hakkını halka veriyor. Yönetimin, milletin rızasını ve hür iradesini temsil etmesi gerektiğini hükme bağlıyor. Çağımızda böyle yönetim şekline demokrasi deniyor. Demokrasi kelimesinin menşeine takılıp kalmayalım. Menşei Latince ve Grekçe olabilir. Ama sistem Kur'ân'ın himayesindedir. Ve bu sistemin çağımız medeniyetinde favori olması Kur'ân'ın bir mu'cizesidir. Bunu teslim edelim. Bu Zamanda Demokrasi Çünkü demokratik sistemde öncelikle açık rejim esastır. Yönetim kapalı olmaz. Yönetimin her adımı kamuoyu önünde atılır, kamuoyundan ilgili herkesin katkılarıyla paylaşılır ve zenginleştirilir. Devletin mahrem sırları vardır, gizli tutulur; o ayrıdır. Ama yönetimden herkes sorumludur. Millet çoban tutmaz; milletin her ferdi koyunlarının peşinde olur. Demokraside halkın yönetime katılması esastır. Halk bu yetkisini yönetenlere bir defa verip bırakmıyor. Yönetimin her aşamasına katılıyor. Yardımcı oluyor, eleştiriyor, yol gösteriyor. Örnekleri asr-ı saadete bakınız. Milletin tüm fertleri yönetim sorumluluğuna ortaktır. Yönetim sorumluluğu tek kişiye veya tek zümreye bırakılamaz. Aksi takdirde iş tek kişi veya zümre istibdadına döner. Eski zamanda tek kişi veya zümre, yönetimi üstelenebilirdi. Ama biz şimdi yönetim açısından işlerin yoğunlaştığı, medeniyetin inkişaf ettiği, medenî kurumların çoğaldığı, sosyal bağların güçlendiği, yaşama şartlarının farklılaştığı, ilmin, fennin ve teknik meselelerin medeniyeti zenginleştirdiği