Bediüzzaman neden başarılı oldu

İzmir'den İrfan Çiftçi: "Üstadın olağanüstü başarısındaki sır nedir Bu kadar insanı nasıl topladı Üstadımızın farklı bir enerjisi mi var Yoksa görevli oluşu mu"İhlasın Kitabını Yazdı ve Uyguladı Bediüzzaman iman ve Kur'ân hizmetini ihlasın zirvesinde yapmıştır. Çam Dağının zirvesindeyken de, hapsin dehlizlerindeyken de iman hizmetini bırakmamış, suçlanırken haklılığını savunmuş; mahkûmken hükmetmiştir. Dinde esas olanın ihlas olduğuna, sayı artırmak olmadığına, insanlara tesir etmek vazifesinin Cenab-ı Hakk'ın vazifesi bulunduğuna inanmış, Allah'ın vazifesine karışmamıştır.1 Risale-i Nur'un her satırında kelime kelime ihlası işleyen Bediüzzaman, özellikle iki risalesini, 20. Lem'a'yı ve 21. Lem'a'yı ihlasa tahsis etmiş, gerek İslam cemaatleri arasında, gerekse Nur Talebeleri arasındaki ihlasın tesisine önem vermiştir. "O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok!"2 inancı, kanaati, teslimi ve tevekkülü Bediüzzaman'ı hizmetinde temel saik olmuştur. İstihdam Esası Üzerine Hizmet Etti Hizmetini istihdam esası üzerine kurdu. İmana ve Kur'ân'a hizmet etmenin asrımızdaki üslubu ile hareket etti. "Müeyyed min ındillah" olan, yani Allah tarafından teyid edilen bir hizmet çerçevesi üzerinde mesaisini teksif etti. Ömrü hapishane koğuşlarında, gözetim altlarında ve mahkeme salonlarında geçti. Buna rağmen müspet hareketi esas aldı. Menfi harekete izin vermedi. Herkesin İslam'a hizmeti siyasette aradığı, muhtelif İslam beldelerinde âlimlerin İslam'a hizmet için partiler, teşkilatlar ve cemiyetler kurduğu bir dönemde, siyaseti, teşkilatı ve cemiyetçiliği elinin tersiyle itti. Peygamber Efendimiz'in (asm), "O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kılınç hükmünde i'caz-ı Kur'an'ın nurlarıyla mukabele edilebilir"3 emrine muhatap oldu, iman hizmetini siyasetten arınmış bir zeminde kurdu. Hizmetini maddî esas üzerine bina etmedi, dünyanın ne siyasetine, ne hiçbir varlığına, ne dünyevi, ne uhrevi makamata alet etmedi. Manevî nurlar ve füyuzat üzerine bina etti. "Siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamayı bir düstur-u esasî" kabul etti,4 talebelerine de "halisane hizmet-i Kur'âniye" zarar görmesin diye, meslek olarak aktif siyasete girmeyi ve hükümetin idare işine karışmayı yasakladı. Böylece hizmetini kuvvetli siyasî rüzgârların, dinsiz felsefî cereyanların ve zındıka komitelerinin