Siyasette ölçü veya helâl siyaset

Aklı olan bir insanın ölçü veya dengeyi inkâr etmesi mümkün müMüslümanlar; Allah'ın ölçülü yaratan ve dengeyi koyup kollayan isimlerini hayatlarının bütün karelerinde yaşamaya çalışırlar. Ölçü ve dengeyi kabul etmemek, bütün ilimleri ve medeniyeti de reddetmek manasına gelir. İslamiyet, insanların bütün hareket ve sözlerini değerlendirirken belli kategorilere ayırmıştır. Siyasetin bunun dışında kalacağını kim iddia edebilir ki... Önce siyasetin toplumumuza yansıdığı manalara bakalım mı Lügat veya hakikatteki örfi manalarına değil. Zamanımızdaki yansımalarına... Sokaktaki insanların zihinlerindeki manalarına... Elbette çoğunluğu esas alıyoruz. Bu adam siyaset yapıyor, sözünün diğer manası genellikle entrika olarak tercüme edilir. Yani doğruca ve samimice davranmamak... Daha çok taraftarlık, menfaat ortaklığı, kendi menfaatini toplumun zararında arama ve dost-ahbabını kayırma gibi manaların öne çıktığını hemen her gün duyuyoruz. Yani ülkeye ve millete faydalı olmak iddiasındaki insanlara peşinen itimad edemiyoruz ve onlara önyargılı bakıyoruz, değil mi Sonra da canımız kadar sevdiklerimizi vatan ve mukaddesatımızla birlikte siyasilere teslim ediyoruz: Buyurun koruyun... Buradaki tezat ortada... Siyasetten, idareden, demokrasiden ve bunları icra edecek siyasetçilerden vazgeçemeyeceğimize göre, ne yapmamız gerekiyor Siyaseti, siyasetçiyi, siyasi partileri ve hatta demokrasiyi kötüleyerek onlardan hayır bekleme gibi acaib bir haldeyiz... Bu garip mantıksızlığa hayır diyebilmek için; akıl ve mantığı doyuracak prensiplere, usullere ve ölçülere ihtiyaç duyuyoruz. Demokrasi tarihi bu boyutun vaazlarıyla doludur. Semavi kitaplarda en çok dikkatimizi çeken husus da, insanlara hitaben yaratıcının koyduğu ölçüler değil mi Yaratıcıya inanmadan ahlâktan, siyasi prensiplerden ve doğru siyasetçiden bahsetmenin adeta insan aklıyla istihza değil mi Zira insanlığa en büyük zulüm ve kötülüğün; yaratıcıyı inkâr eden şahıs ve komitalardan doğduğuna tarih şahittir. Bu hususta milâttan önceki demokrasi tarihine de inebiliriz. Yani zerreden güneşlere, insan vücudundaki bütün canlı organizmalara kadar; ilim adamlarımızın her hareketleriyle ispatladıkları ölçünün; her şeyi bilerek yaratan bir yaratıcıya ait olduğunu, insan olarak kabul etmeye mecburuz. Her şeyde ölçüyü taakip ederken, bizim için önemli olan idaremizde ölçüsüz davranmak elbette olmaz. Burada dini bir dayatmada bulunmayacağız. İnanmayanlara, ölçünün hür ortak akıllarca da konulabilineceğini söylüyoruz. Önemli olan hürriyet ortamında şeffaf usullerce ve herkesin kabul ettiği kaideler çerçevesinde tartışılmış ve kabul edilmiş ölçüler olsun. Siyaseti meslek olarak kabul eden ve bu yol ile insana hizmete niyet edenlerin eline verilecek ölçüyü siyasetçilerce belirlenmesi de mantıki değil. Ölçüyü belirleyenin siyasetçi olması şart olmadığı gibi, ölçüyü koyanların içinde de siyasetçi bulunabilinir. Vatanın, milletin ve o topraklar üzerinde yaşayanların inançlarının faydasına siyaset yapacakların uymaları gereken ölçülerden bahsediyoruz. Partilere, siyasi ideolojilere, millet ve kültürlere göre değişecek ölçüler değil. Efkâr-ı ammenin kabul ettiği ve taakip edebileceği bu ölçüleri elbette partilerin