Kimliksiz veya yanlış kimlikle eğitilmiş gençlik üzerine

Pedagogların, ahlâkçıların ve eğitimcilerin en fazla medar-ı bahis ettikleri "kimlik" meselesi, bildiğiniz üzere çok su götürür.Batının "identitet", bizim ise daha çok "şahsiyet" kelimesiyle ifade ettiğimiz bu kelimenin müşahhas bir tanımı olamayacağını siz de biliyorsunuz. Milletlerin ve kültürlerin farklı bakışları kadar; insan karakterini, tabiatını ve ahlâkını araştıran ilimlerin de tarifleri çeşitlidir. Şu bir gerçek ki; Allah yarattığı her şeyi farklı bir kimlik ile yaratmıştır. Yalnızca insanlar ve hayvanlar değil; bitkiler, ağaçlar, tek hücreliler, bakteriler ve nihayet atom altı parçacıklara kadar her şey diğerinden farklı bir kimlik ile yaratılmıştır. İlim ilerledikçe; kimlikte kullanılan uzuvlarımız, farklılıklarımız ve diğer canların parçacıkları çoğalarak ayrışıyor... Allah Kur'ân-ı Kerim'de insanı diğer yaratılmışlardan üstün yarattığını söylüyor. Genel olarak insan kimliği diğer kimliklerden ayrılıyor. Daha sonra Yaratıcı insanlara, kimlik veya din olarak İslâm'ı seçtiğini haber veriyor. Elbette "İslâm" kelimesi Âdem (as) babamızdan son peygambere kadar gelen bütün hak dinleri ihtiva eder. Fakat en son peygamber Hz. Muhammed (sav)'in bütün insanlığı,temsilen geçmiş zamanları ve mekânları kapsaması, kimlik olarak bize son mertebeyi gösteriyor. Biz Müslümanlar; İslâmiyeti, dışımızdaki tabiatın ve kâinatın yaratılışındaki FITRAT kanunu olarak bilir ve öyle iddia ederiz. Bize göre örnek insan da Hz. Muhammed (sav)'dir. Kimliği, Yaratıcının; parçadan bütüne, yarattığı her şeyin üzerine mührünü vurması olarak da kabul edebiliriz. İlmi, kudreti, zenginliği, mahareti, iradesi ve merhameti sonsuz olan bir Yaratıcı'nın bütün yarattıklarının üzerine bir taraftan ismini yazdığını görürken; diğer taraftan yaratılanın orjinal tek nüsha olduğunu, yarattığının üzerine işlediği nakışlarından anlıyoruz. İşte bu farklı ve yalnızca o zerreye, bitkiye, hayvana, moleküle veya insana ait nakşa "kimlik" diyebiliriz. Yaratıcıya, cehaletlerinden ve inatlarından dolayı inanamayanların neden kimlik düşmanlığı yaptıklarını buradan anlayabiliyoruz. Yaratıcıya ait nakışları ve sanatları inkâr ederek Yaratıcının olmadığını iddia ediyorlar. Ve hatta bazı asi ve maskara derecesinde cahil olanlar, kendilerinin de yaratıcı olabileceklerini iddia ile bütün kimlikleri sıfırlama peşine düşmüşler. Buna "eşitlik(!)" diyotlar. Bazıları bütün cinsiyetleri eşitlemeye kalkışarak cinsiyetleri reddediyorlar. Yalancılıkla, hokkabazlıkla ve rüşvetlerle bazı genç erkeklere sokulup cinsiyetlerinin "kadın" olabileceğini kulaklarına fısıldıyorlar. Veya tam aksini... İşçiye gidip patron olduğunu, talebeye profesör olduğunu, kiracıya mülk sahibi olduğunu, bazen de cahile âlim olduğunu telkin edebiliyorlar... Buradaki temel paradigmalarının; Yaratıcıyı inkâr, onun kanunlarına itiraz ve hatta yaratılışın kanunlarını değiştirmeye teşebbüs ile tüm zamanların en adi maskaralığını ilân ediyorlar.