ALLAH-U TEÂLÂ'NIN SIFATLARI -III-

Allah-u Teâlâ'nın sıfatları bahsini bugün tamamlayacağız. Allah-u Teâlâ'nın Subûtî Sıfatlarından "Hayat, İlim, Semi, Basar"ı Cuma günkü yazıda anlatmıştık Bugün "İrade, Kudret, Tekvin, Kelam" sıfatlarıyla bahsi bitireceğiz. İRADE: İrade sıfatı, "dilemek ve istemek" demektir. Allah-u Teâlâ dilediğini isteyendir. Bu, kararlılığı ve azimliliği ifade eder. Buna "meşîet" de denir. Allah-u Teâlâ'nın dilemesi ve işlerin şöyle veya böyle olmasını istemesi, O neyi diler ve isterse olacağını ifadedir ki bu "küllî irade"dir. Allah-u Teâlâ'nın irade buyurması, zaman, mekân, miktar ve mahiyet bakımından geçici ve sınırlı değildir. Bir şeyin yoktan var edilmesine yani yaratılmasına, yaşatılmasına ve vardan yok edilmesine dileyip karar vermesi bu sıfatın kapsamına girer. Mülkün gerçek sahibinin dilediğini istemesinden daha tabii ne olabilir ki. pushfn('ads'); İrade sıfatı "Tekvini İrade ve Teşrii İrade" olmak üzere iki kısımda incelenir. a) Tekvini İrade: Tekvini irade, "yaratma, yok etme" hususundaki meşîet demektir. Allah-u Teâlâ neyi dilerse ona "ol" demesiyle olması tekvini iradeyi ifade eder. Özetle, kevnî yani oluş ve yok oluşa ait hadiselere taâlluk eden iradeye "tekvini irade" denilir. Mesela, Allah-u Teâlâ, dünyayı yaratmış ve ona bir yörüngede hareketi takdir buyurmuştur. İrade edilen, belirtilen hal üzere dünya yörüngesinde hareket eder. Vakti saati gelip Allah-u Teâlâ'nın irade buyurduğu devran tamamlanınca sonraki hali nasıl irade buyrulmuşsa ona döner. İnsan ve canlıların yaratılması ve ölmesi de böyledir. Tekvini irade, bütün yaratılanları içine alan iradedir. Bütün varlıklar, bu iradenin tecellisiyle meydana gelir. Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerde bu şöyle anlatılmaktadır: "Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. Hemen oluverir" (Nahl Sûresi, 40). "İnkârcılar görmedi mi, sema ve yer bitişikti. İkisini ayırdık, her canlıyı da sudan yarattık. (Buna da mı) inanmıyorlar" (Enbiya Sûresi, 30). pushfn('ads'); b) Teşrii İrade: Teşrii İrade, hüküm ve kanun koyma iradesidir. Allah-u Teâlâ'nın yarattıklarına değişmez kanunlar koyarak yönetir. Sünnetullah dediğimiz bu şaşmaz kanunların bir kısmı, iradesinin dışına çıkmaz bu "Tekvini İrade"dir. Ancak insanoğlu için ortaya koyduğu hüküm ve kanunlarda muhayyerlik vardır. Allah-u Teâlâ'nın sevmesi ve istemesi sebebiyle dilediği, emrettiği, insanın yaratılış kodlarına uygun bu hüküm ve kanunları icrada insan "özgür irade"yle bırakılmıştır. Ancak yapılmaması durumunda ahirete taalluk eden cezalar olduğu gibi, dünyada şer'i devlet yapısıyla uygulanması gereken cezalar da vardır. İnsanın cüz'i iradesine alan açmak ve imtihan alanının kurgulanması için oluşturulan bu serbestlik yanlış anlaşılmamalıdır. Mesela, Allah-u Teâlâ, kullarına "yalan söylemeyin" diye emrederken irade sıfatı, kulun fiiline taallûk eder. İnsan yalan söylerken dili tutulmaz, fiilin icrasında zorunluluk olmaz. "Hırsızlık yapmayın, faiz yemeyin" emrinde de yapılış sırasında eli ve iradesi tutulmaz. Bu, diğer fiillerde de böyledir. Bunun için "Hayır ve şerri yaratan Allah'tır" deriz. Bu "Teşrii İrade"dir. Allah-u Teâlâ, "bitkinin yaşaması için su gereklidir" diye irade buyurmuşsa su olmadan bitki yaşayamaz. Bu "Tekvini İrade"dir. Burada unutulmaması gereken, Allah-u Teâlâ'nın "teşrii irade" ile ortaya koyduğu fiillerde "cüz'i irade" vardır ancak âlemin işleyişinde ve insanın hayat çizgisinde "küllî irade" hâkimdir. Hatta, teşrii iradeyle fiillere müdahale edilmez ancak kötülükler, otokontrol ve kurulacak İslâm Devleti'yle engellenir. Mesela, yalan söyleyenin şahitliği kabul edilmez. "Zina etmeyin" emrine uymayan cezalandırılır. Teşrii irade, iradenin oluşum hengâmında bir müdahalenin olmadığını ifade eder, yoksa insan başıboş bırakılmamıştır. Kur'an-ı Kerim'de "Biz insana iki yol gösterdik" (Beled Sûresi, 10) ve "De ki bu Rabbinden bir Haktır. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin" (Kehf Sûresi, 29) ayetleri teşrii iradeyi ifade eder. (Küllî irade ve cüz'i irade konusunu başka bir yazıda detaylı inceleriz İnşallah). pushfn('ads'); KUDRET: Kudret sıfatı, Allah-u Teâlâ'nın her şeye kadir olmasını, gücünün yettiğini anlatır. Allah-u Teâlâ, sonsuz güç ve kudret sahibidir. O'nun güç yetiremeyeceği bir şey yoktur. Kudret O'na aittir. Zatından başka her şey O'nun kudretine mahkûmdur. Kudretin zıddı "za'f, acziyet ve güçsüzlük Allah-u Teâlâ hakkında imkânsızdır. Kâinattaki her şey Allah-u Teâlâ'nın güç ve kudretiyle meydana gelmektedir. Dünya'yı, Güneş'i, Ay'ı bir boşlukta tutan, Ay'ın ve Güneş'in ısı, ışık ve enerjisini kıyamete kadar var eden, Dünya'yı kendi ekseni etrafında hareket ettiren, Ay'ı ve Güneş'i aynı şekilde belirli bir yörüngede hareket ettiren; milyarlarca yıldızı, gezegeni, galaksiyi belirli bir düzende idare eden güç ve kudret Allah-u Teâlâ'dır. Kur'an-ı Kerim'de "Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir" ayet-i kerimesi, her şeyin O'nun kudretiyle, güç yetirmesiyle olduğuna işaret eder. "Göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyeti Allah'a aittir. Allah'ın her şeye gücü kudreti yeter" (Al-i İmran, 189). "Muhakkak ki Allah, metin kudret sahibi olarak rızık vericidir" (Zariyat Sûresi, 58). "... Her şeyin melekûtu yed'i Kudretinde olan Allah'ın şanı ne yücedir. Son dönüşte onadır" (Yasin Sûresi, 83), "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah'ın ilmi, kudreti her şeyi kuşatıcıdır" (Al-i İmran, 126), "Allah gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır. Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür,